Büyük El Aksa Tufanı Gazze ve Sun Tzu

Büyük El Aksa Tufanı Gazze ve Sun Tzu

Yazan: Bissan Edwan(*) Çeviri: Kırmızı Gazete Editoryal

Sun Tzu “Savaş Sanatı” adlı kitabında, savaşın kaderini tahmin etmenin ve savaş sırasında hangi olayların meydana gelebileceğini öngörmenin imkânsız şeylerden biri olduğunu belirtir. Yani, ortaya çıkabilecek herhangi bir sürprize açık bir haldir ki bu, komutanı mutlaka esnek savaş stratejileri ve planları benimsemeye çağırır.

İşte bu sürpriz, 7 Ekim 2023’ün erken saatlerinde, dünyanın ve Ortadoğu’nun küçük bir parçası olan Gazze’de, 1948 Nakba’ sından ve Arap ordularının Siyonist çeteler karşısındaki yenilgisinden bu yana görülmemiş bir ilk örnek olarak, Filistinli savaşçıların İsrail işgal devletine yönelik ilk saldırısıyla başladı.

Dün ile bugün arasında çok büyük bir fark var; Filistin direnişinin dünyanın en büyük beş ordusundan biri, yine dünyanın en güçlü ve donanımlısı olarak kabul edilen İsrail ordusuna savaş açmasını sağlayan da bu fark. Direniş güçleri ilk vuruşu yapma, işgal altındaki Filistin’in 40 kilometre derinliğindeki bölgesine saldırı başlatma, hatta Gazze Tümeni karargâhı da dahil olmak üzere yerleşim yerlerini ve İsrail ordu kamplarını işgal etme, birçok İsrail askerini esir alma, yüzlerce kişiyi öldürme ve binlerce yerleşimciyi yaralama inisiyatifini ele almış görünmekteler.

İki gün boyunca El Kassam Tugayları liderliğindeki Filistin direnişi, savaş alanını kontrol etmeye, Gazze Şeridi’ne bitişik yerleşimlerin içine saldırmaya ve ilk günden itibaren zapt ettiği Gazze Şeridi’nin 40 km doğusundaki derinlik üzerindeki kontrolünü sağlamaya devam etti.  Harekât, Batı Şeria’daki El Halil şehrinin güney girişine doğru ilerlemeye devam ediyor. Devam eden çatışmalar ve işgal altındaki Aşkelon, Sderot ve Tel Aviv gibi büyük şehirlere atılan füze yağmuru, işgal ordusunun sadece istihbarat kapasitesi açısından değil, aynı zamanda liderlik yetenekleri ve durumun değerlendirilmesi düzeyinde de zayıflığının ve laçkalığının boyutunu gösteriyor.

Filistin direnişinde, özellikle de El Kassam Tugayları’nda stratejik değişiklikler olduğu ve yıllar içinde mekanizmalarını, teçhizatını ve askeri planlarını geliştirdiği açıklıkla görünüyor. Oysa Gazze Şeridi’ndeki Hamas hareketi, özellikle de çalışma izinlerinin artırılması, malların girişi ve ulusal yardımın genişletilmesini öngören bazı anlaşmaların yapılmasının ardından, tam olarak iki yıl boyunca tüm bölgesel ve uluslararası taraflara “evcilleştirildiğini” gösteriyordu. Bu sürede Hamas cephesinde “sükûnet” hâkim oldu ve Hamas hareketine bu nedenle eleştiriler yağmaya başladı.

Hiç kimse bu sükunetin ardından, gelişim seyrini denetleyen, “nefesini tutan” direnişin yaratacağı bir savaş selinin geleceğini beklemiyordu.

Savaşın sonuçlarını tahmin etmek zor ama Filistin direnişinin pek çok sürprizi var. Komutan Muhammed Al-Deif konuşması ile “Filistin cinini” sadece Gazze Şeridi’nde değil, Batı Şeria’da, işgal altındaki iç bölgelerde ve yurtdışında da serbest bıraktı. Bunlar propaganda mesajları değil, zira bunları söylemeyi harekatın basın sözcüsüne de bırakabilirdi. Bilindiği gibi El Kassam Tugayları’nın medyatik figürü, ancak mesajları ile sadece direniş gruplarını değil, daha ziyade içerideki veya dışarıdaki her Filistinli bireye, dünyadaki tüm özgür insanları hedefliyor.

Herkes bilir ki, sonsuza kadar devam eden bir savaş yoktur. Her savaşın ardından müzakere sürecini başlatmak üzere yuvarlak masaya oturulur. Kassamların en başından beri en fazla sayıda İsrailli tutsağı ele geçirmeyi, daha geniş topraklara sahip olmayı ve buraları yerleşimcilerden boşaltmayı amaçladığı açıktı. Bu somut ve pratik hedef, Filistin halkının geniş kesimleri arasında meşruiyet ve ezici bir destek sağlayan Kudüs’ün savunulmasına ek olarak, ilk günden itibaren El Aksa Tufanı Operasyonu tarafından amaç olarak belirlendi. Her savaş kendi sonuçlarını da yaratır ve bu sonuçlardan ilki, bu direnişin Filistin halkının resmi sözcüsü olması ve Hamas hareketinin Arap-Filistin çatışmasındaki tek Filistinli taraf olmasıdır.

Savaşın başlamasından saatler sonra İsrail yönetiminin başarısızlığı ve kafa karışıklığı, tüm İsrail’de genel seferberlik ilanı ve Başbakan Netanyahu’nun kapsamlı anlamda savaş ilan etmesi, bu direnişin bazı terörist grupların eliyle çıkan bir çatışma değil, iki devletin karşı karşıya geldiği bir savaş olduğunun açıkça kabul edilmesini de gösteriyor. Bu kabul, daha önceden yaşanan herhangi bir savaş ya da operasyonların ötesine geçen anlamlar barındırıyor. Bu da Filistin halkını temsil edebilecek tek parti olan Filistin direnişinin elini güçlendiriyor.

Bununla birlikte Filistin direnişinden herhangi bir taviz beklenmesinin kolay olmayacağı söylenebilir. Bölgesel ve uluslararası tüm aktörlerin bunun farkında olması gerekir. Nasıl ki Ramallah’ta eski Filistin Yönetimi ile güvenlik koordinasyonunun sürdürülmesi artık hiçbir işe yaramayacaksa, uluslararası ya da bölgesel tarafların şu anda gelişen direnişi tasfiye etmek için çalışması da zor olacaktır. Kısacası, Arap-İsrail normalleşmesinin sağlanması artık bir hayli zor olacaktır.

El Aksa Tufanı öncesi ile sonrası aynı değildir ve bu savaş sadece Filistin’e değil bölgenin tarihine de damgasını vuracaktır. Büyük güçler yeni bir harita ve yeni bir Orta Doğu çizmeye çalışsalar da Filistinliler Orta Doğu bölgesindeki değişimlerin önündeki engel ve zor oyuncu olmaya devam edecekler. Önümüzdeki saatler Washington’a bunu doğrulayan cevaplar vermek için yeterli olacaktır.

(*) Filistin’li Devrimci Kadın Gazeteci

Yazar Hakkında