Savaşın Ertesi Günü için: Tekmili Birden Filistin Vizyonu

Savaşın Ertesi Günü için: Tekmili Birden Filistin Vizyonu

BİSSAN EDWAN

Gazze’ye yönelik, 21. yüzyılda tanık olunan bir soykırımdan başka bir şekilde nitelendirilemeyecek son savaşın ardından, “ertesi gün” ve alternatif Filistin siyasi vizyonu sorunu güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Yerleşimlerin genişletilmesi, etnik temizlik ve Filistin halkına karşı tekrarlanan saldırganlıkla kendini gösteren Siyonist sömürgeci uygulamalar ışığında, iki devletli çözüm illüzyonunun sonsuza dek çöktüğü açıkça ortaya çıkmıştır.

Bu savaş aynı zamanda Amerika’nın “İsrail” lehindeki bariz kayırmacılığının ve çatışmayı Filistinlilerin meşru hakları pahasına kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönettiğini de gözler önüne sermiştir. Bu acı gerçek karşısında, iki devletli çözüme dayalı geleneksel siyasi çözümün başarısızlığa uğradığı ve Filistin halkının siyasi ve stratejik vizyonunu yeniden şekillendirmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu açıkça ortaya çıkmıştır [1].

Başından beri Siyonist projenin özü, Filistin’in tamamı üzerinde yerleşimci-sömürgeci bir ikame projesinin uygulanması, üzerinde bir “Yahudi devleti” kurulması ve işgal, terörizm, nüfusun topraklarından sürülmesi, bir apartheid sisteminin kurulması ve soykırım yoluyla “İsrail topraklarına” dönüştürülmesiydi. Bu sömürgeci proje, Yahudi halkının Filistin’de (Vaat Edilmiş Topraklar) hak sahibi olduğuna dair tarih dışı iddialara dayanan bir Siyonist ideolojiye dayanıyordu [2].

Filistin Liderliğinin Politikaları ve Geri Adımları

Bu Siyonist yayılmacı projenin aksine Nakba öncesinde alternatif, nehirden denize kadar uzanan tek bir demokratik Filistin devletinin kurulmasıydı. Bu öneri Nakba’dan sonra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderliği yön değiştirip 1974’te “On Maddelik Program “ı ve Filistin topraklarının %22’si üzerinde “bağımsız Filistin devleti” sloganını benimseyene kadar sürdürüldü. Geri adımlar, 1993’te Siyonist devletin “meşruiyetini” tanıyan ve 1948’de işgal edilen topraklardaki Filistinlileri ve mültecileri Filistin denkleminin dışında bırakan Oslo Anlaşmalarını imzalayana kadar devam etti; bu da Filistin’in Kurtuluşçu önerisinden temel bir sapma ve ulusal temellerden uzaklaşma anlamına geliyordu [3].

Bu nedenle, halkımız iki devletli öneri, çifte vatandaşlık, konfederasyon ve “Yahudi devleti içinde eşit haklar” arayışı da dahil olmak üzere her türlü çözümsüzlükten ve uzlaşma çalışmasından vazgeçmeli ve tarihi “kurtuluşçu” önerimize geri dönmelidir: Siyonist varlığın parçalanması, kurtuluş ve tek, laik, demokratik bir Filistin devletinin kurulması. Bu devlet şöyle olacaktır:

Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ve toprakları üzerindeki egemenliğini garanti altına alacak ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının tam olarak uygulanmasını sağlayacak birleşik bir Filistin devleti. Ayrıca Siyonist ideolojiyi terk eden ve Filistin vatandaşı olarak yaşamak isteyen Yahudilere de vatandaşlık verecektir. Bu devlet, ulusal kurtuluş sürecinin tamamlanmasının ve Filistin halkının Siyonist sömürgecilikten kurtulmasının yanı sıra Yahudilerin de Siyonist ideolojiden kurtulmasının somutlaşmış hali olacaktır [4].

Bu devlet, din, ırk, kültür, dil, cinsiyet veya sosyal statü ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşları için demokratik olacak ve Filistin’in kültürel, dini ve etnik çeşitlilik mirasının ayrıcalığını koruyacaktır. Sömürgeci kapitalist modellerin bir kopyası değil, toplumun tüm siyasi rollerini oynayabildiği, siyasi iradesini ifade ettiği ve işlerini yönetme yolunu seçtiği bir devlet olacaktır. Bu, apartheid sonrası Güney Afrika modeli veya yirminci yüzyıldaki İspanya modeli gibi dünyadaki diğer modellerle de uyumludur [5].

Bu devlet Siyonist düşünceyi yasalarla suç sayarken aynı zamanda istisnasız herkes için eşit hakları garanti altına alacaktır. Bu haklardan en temeli Filistin halkının egemenlik hakları, özellikle de mültecilerin geri dönme ve onlarca yıldır yerlerinden edilmeleri nedeniyle tazminat alma hakları olacaktır. Bu haklar reçeteye veya müzakereye tabi değildir. Bu durum, sömürgeci sistemin etnik temizlik ve yer değiştirme sonucunda Filistin’deki Yahudi toplumuna tanıdığı çıkar ve ayrıcalıklarla çatışacağından, Filistinliler için mülkiyet, barınma veya diğer konularda adaletin tesis edilmesinin, sömürgeci ayrıcalıklarını terk eden Yahudi toplumuna karşı önyargıya yol açmayacağı vurgulanmalıdır [6].

Buna göre, tek bir demokratik Filistin devleti önerisi, Siyonist projenin tam tersidir ve bunun kurulması, Siyonist varlığın ve onun doğasında var olan tüm sömürgeci güç ilişkilerinin parçalanmasını gerektirir. Bu vizyon, kurtuluş sürecini tamamlamanın ve dünyadaki ulusal kurtuluş modelleriyle uyumlu olan Filistin davasını ilerletmenin tek yoludur.[7]

Referanslar:

[1] “Gazze Savaşı Sonrası Filistin Siyasi Krizi”, Zaytouna Araştırma ve Danışma Merkezi, Beyrut (2023).

[2] İhsan Nusseibeh, “Filistin’deki Siyonist Sömürge Projesinin Kökleri”, Filistin Çalışmaları Dergisi, Sayı 78 (Bahar 2009).

[3] Samir Amin, “Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Geri Çekilmesi ve Milli Mücadelenin Ufukları”, Al-Tareeq Dergisi, Sayı 12 (Kış 1985).

[4] Abd al-Wahhab al-Masiri, “Filistin Davasının Kurtuluşçu Vizyonu”, Filistin Çalışmaları Enstitüsü, Beyrut (1996).

[5] Nazeeh Abu Nidal, “Arzulanan Filistin Devletinin Demokratik Modeli”, Filistin İşleri Dergisi, Sayı 59 (Ocak 2002).

[6] Adnan Abu Amer, “Filistin Demokratik Devletinde Mülkiyet ve Konut Sorunları”, Zaytouna Araştırma ve Danışma Merkezi, Beyrut (2010).

[7] Samir Jiryes, “Demokratik Filistin Devleti: Alternatif Model”, Filistin Çalışmaları Dergisi, Sayı 101 (Kış 2015).