MURAT YAKIN
Kapitalist “normallik” sonsuza kadar sürdürülemez… Devrimler, tarihin hükümdarlar, bakanlar, bürokratlar, parlamenterler ve onların kurumları tarafından yapıldığı “normal” zamanlardan farklı olarak, kitlelerin tarihsel olayların akışına müdahale ettiği zamanlardır. Bütün bu alt üst oluş dönemlerinde burjuvazi, temel olarak işçi sınıfının bağımsız bir sınıf olarak gelişmelere müdahale etmesini engellemeye çalışır.
Sınıf mücadelesi sürecinde işçiler, kendi örgütlerini öne çıkartır, devrimlerde temel bir rol oynayan sovyetler tipi öz-örgütlenme organları yaratırlar. Ancak, gördüğümüz gibi, bunlar işçi sınıfı saflarında bulunan ama gerçekte burjuvazinin hedefleriyle uzlaşan partiler ve önderliklerce yönetilebilir ve bu nedenle deformasyona uğrayabilirler. Bu nedenle, devrimin kaderinin belirleneceği kritik anlarda, devrimci önderliğin ve programın varlığı belirleyici bir faktör haline gelir.
Devrimci süreç ilerledikçe artan ölçüde yeni örgütlenme biçimleri ortaya çıkar. Ancak bu, devrimci partinin kendiliğinden inşa edileceği anlamına gelmez. Bu, “normal” zamanlarda çoktan yerine getirilmiş olması gereken stratejik bir görevdir.
Çarlık otokrasisi tarafından boyunduruk altında tutulan politik özgürlükler, 1917 yılının dondurucu şubat ayında Çarlık rejiminin alaşağı olmasıyla beraber yeniden yığınlarca kazanılmış oldu. Ancak çok geçmeden devrimin bu ilk aşamasında işçilerin, köylülerin ve askerlerin yakıcı sorunlarının çözülmesine dair hiçbir ilerleme kaydedilemeyeceği anlaşılacaktı. Rus halkı derhal bir barış talep ediyordu; Geçici Hükümet ise savaşta kalmayı ve emperyalist anlaşmalara sadakati sürdürmek niyetindeydi.
3- 7 Temmuz günleri -Jülyen takvimine göre- arasında olaylar denetimden çıktı. St. Petersburg merkezli seferberliklerde askerler ve sanayi işçileri “Geçici Hükümete” karşı yoğun protesto gösterileri düzenlediler. Yığınlar, gittikçe “uzlaşmacılardan” yana olan beklentilerini kaybediyorlardı. Öyle ki Menşevikler ile SR’lerin, halk tarafından gittikçe daha fazla nefret edilen burjuva hükümet içindeki sorumlulukları arttıkça, işçi ve asker Sovyetleri üzerindeki etkileri azalmaya başladı.
21 Temmuz günü Kerenski başbakan oldu. Sovyet yönetimindeki SR ve Menşeviklerin de Geçici Hükûmetin otoritesini tanıması üzerine İşçi Sovyetleri resmen boyun eğmiş olacaktı. Gösterilerin bastırılmasıyla ikili iktidar dönemi sona ermiş ve Geçici Hükûmet iktidarı mutlaklaşmıştı.
Ne var ki artık “karşı devrim” kendisini sokakları kazanacak kadar güçlü hissediyordu. Devrimci süreci felçleştirmek için harekete geçmenin tam sırasıydı.
Karşı devrimin ilk hedefleri gösterileri yasaklamak, Bolşevik partiyi yasadışı ilan etmek ve başlıca liderlerini tutuklamaktı. Geçici Hükümet, Toprak sahipleri ve sanayicilerden (Toprak Sahipleri Birliği ve Ulusal Ticaret ve Sanayi Birliği’nde örgütlü) ve Subaylar Birliği ve Askeri Birlik ile bağlantılı askeri kesimlerden siyasi düzeni ve askeri kontrolü yeniden tesis etmek için harekete geçmesi yönünde baskı gördü. Bu kaos anlarında, değişik Bonapartist seçenekler birbiriyle rekabet halindeydi.
Şüphesiz söz konusu seçenekler içinde Kornilov ülkedeki ikili iktidar durumuna son vermeye, askeri bir hükümet kurarak hükümetin otoritesini güçlendirmeye ve Rusya’nın savaşa katılımını yeniden yönlendirmeye en kararlı olanları temsil ediyordu.
Rus ordusunun Ağustos 1917’de aldığı bir dizi yenilgi, darbe için gerekli bahaneyi yaratmış oldu. Almanya Riga’yı ele geçirmişti. Gericiler Bolşeviklerin ordu içindeki ajitasyonundan yakınıyorlardı. Rus takvimiyle Şubat devriminin altıncı ay dönümü olan 28 Ağustos’ta gerçekleştirilecek bir darbe planlandı. Son anda, 27 Ağustos akşamı Kerensky, Kornilov’un aslında kendisini de devirmeyi planladığını anladı. Darbe hazırlığını kınadığını açıkladı ve Kornilov’u başkumandanlıktan aldı.
Öte yandan artık çok geç kalınmıştı. Kornilov başladığı işi bitirmekte son derece kararlıydı. Bütün subayların desteğine sahipti. Petrograd’da iki bin kişilik gönüllü bir ordu oluşturmaları için bazı subayları oraya gönderdi. İngiliz ve Fransız hükümetlerinin desteğine sahipti. 28 Ağustos günü Karşı devrimci güçler bütün yönlerden şehre doğru ilerliyorlardı ve öğleden sonra bazı bölükler şehre 33 km yaklaşmıştı
Her dakikanın önemli olduğu bu kırılma anında, yer altına çekilmiş durumdaki Bolşevikler ana çizgilerini bir taktik dönüşümün üzerine oturtmaya karar verdiler. Artık asıl önemli olan Kerensky’nin ne istediği değil, hâlen Menşevikler ve Sosyal Devrimcilere inanan işçi kitlelerinin ne istediği idi. Onlar devrimi savunmak istiyorlardı. Bolşevikler, Kornilov’u yenmek için bu partilere ortak eylem çağrısı yaptılar. Lenin’in kafası netti, Kornilov ile savaşmak Kerensky hükümetini desteklemek anlamını taşımıyordu. Parti muazzam bir yer altı yayınları ağı ile bunu sabırla yığınlara anlatmaya girişti.
Onların politikası, burjuvaziyi temsil eden hükümete, emperyalizme ve onun savaş kışkırtıcısı politikasına destek anlamına gelmeksizin, devrimin kazanımlarını savunmak için karşı devrime silahla karşı koymakta somutlanmıştı.
Devrimi savunmak için Petrograd’a dönen denizciler, Troçki’nin bulunduğu Kresty hapishanesindeki yoldaşlarını ziyaret ettiklerinde, Troçki’ye hükümeti devirme zamanının gelip gelmediğini sordular. Troçki şu yanıtı verdi: “Hayır, henüz zamanı gelmedi; tüfeğinizi Kerenski’nin omzuna koyun ve Kornilov’a ateş edin. Daha sonra Kerenski ile hesaplaşacağız bu sözler, Geçici Hükümete karşı mücadeleden vazgeçmeyen, sadece mücadelenin yöntemini değiştiren Bolşeviklerin politikasının bir özetiydi.
Artık Petrograd’ın kapılarında iki ayrı program açık bir savaşa tutuşmuş durumdaydı;
Kornilov’un programı her ne pahasına olursa olsun emperyalist savaşa devam edilmesini, eski rejimin restorasyonunu, devrimci sürecin acımasızca imha edilmesini, ayrıca şehirlerin ve fabrikaların askerileştirilmesini içeriyordu. Bolşevikler bu programın karşısına başka bir çizgiyle çıktılar; Cuntacı olan ya da olduğundan şüphelenilen tüm subayların tutuklanması, Karşıdevrimcilerin vurulması, tüm işçi sınıfının derhal silahlandırılması, fabrikaların işçi kontrolü altında karşı devrimin ezilmesi için çalışması temel hattı oluşturuyordu. Sonuncu nokta Bolşeviklerden değil ama bir Menşevik olan Weinstein’dan gelmişti: Askeri bir Devrimci komitenin kurulması…
Liderleri hala hapiste ya da saklanmakta olan Bolşevikler, sosyalist Devrimciler ve Menşeviklerle birlikte Askeri Devrimci Komiteye katılmayı tek bir şartla kabul ettiler: İşçilere silah dağıtılması. Başkentin her bölgesinde askerlerle birlikte örgütlü müfrezeler oluşturan işçilere 40.000 tüfek dağıtılacaktı.
Bolşevikler bu komitede azınlık olmalarına karşın, pratikte komiteyi kontrollerine aldılar. “Askeri Devrimci Komite”, iç savaşın sonuna dek dünyanın ilk işçi devletinin ayakta kalmasında yaşamsal roller üstlenecekti.
İşçi Sovyetlerinin Kızıl Muhafızları ile esas olarak savaş için askere alınan köylülerden oluşan ordu safları arasındaki ittifak yeniden güçlenmeye başladı.
İşçiler süratle silahlandırıldı. Kornilov’a karşı Petrograd’ın savunması için gereken silahları üretmek için silah fabrikaları gece gündüz çalıştı. Posta ve demiryolu işçileri sendikalar aracılığıyla harekete geçirildi. Trenler yanlış yollara saptırıldı, telgraflar karşı devrim karargahına ulaşmamaya başladı, lokomotifler gizemli bir şekilde bozuldu, yollarını kaybeden ya da birliklerinden ayrılan askerler yaşananların gerçek anlamını onlara anlatan devrimci ajitatörlerle karşılaştı. Dört gün içinde yenilmez gibi görünen askeri güç darmadağın olmuştu.
Kornilov yenilmişti ama aynı zamanda Kerensky de yenilmişti. Bolşeviklerin izlediği politika, binlerce işçi ve askerin Menşevik ve Sosyal Devrimcilerden koparak yüzlerini onlara dönmelerini sağlamıştı.
Menşevik tarihçi Sukhanov şöyle yazıyordu: “Kornilov olayından sonra Bolşevizm her yerde çiçek açmaya ve ülkenin her bir yanına kök salmaya başladı”…