Donald Trump, 13 Temmuz’da Pensilvanya Cumhuriyetçilerinin düzenlediği bir miting sırasında silahlı bir saldırının ardından kurşunun kulağını sıyırmasıyla ölümden kıl payı kurtuldu. Durumu son bilgilere göre iyi. Keskin nişancıların vurarak öldürdüğü saldırganın Cumhuriyetçi Parti’ye kayıtlı Thomas Matthew Crooks adında bir genç olduğu açıklandı.
Saldırı haberi ile Biden’dan Alexandra Ocacio-Cortez’e kadar herkes hemen “siyasi şiddeti” kınadı ve Trump’a acil şifalar diledi. Burjuva partileri ve basından acil şifa ve sakinlik mesajları geldi. Bu kınamaların açık bir nedeni var: burjuva siyasi adayların suikasta uğraması, seçim sisteminin seçmenleri verimli, etkili ve çatışmasız bir siyasi süreç olarak sunulan “bu oyuna” çekme yeteneğini açıktan tehdit etmektedir.
Olayın ardından bu saldırının Trump’ın popülaritesini arttırmaya yönelik bir oyun olduğuna dair söylentiler hemen yayıldı. Hatta olayın yaşandığı anda Trump karşıtı medya kuruluşları “Trump’ın mitinginde yüksek sesler duyulduğunu” bildirirken durumun netleşmesinin ardından Trump’ın yaralandığını, izleyicilerden bir kişinin öldüğünü ve bir şüphelinin ise olay yerinde vurularak öldürüldüğünü doğruladı. Trump’ın popülerlik düzeyi göz önüne alındığında, bir suikast girişiminin olması hiç de alışılmadık bir durum değil.
Beklendiği gibi, saldırının ardından bazı Cumhuriyetçi politikacılar yaşanan olaydan Demokratları sorumlu tuttu. Suikast girişiminden kısa bir süre sonra, birçok kişinin Trump’ın başkan yardımcısı adayı olarak favori görülen Ohio Senatörü J.D. Vance şunları söyledi: “Bugün yaşanan münferit bir olay değildir. Biden kampanyasının temel önermesi, Başkan Donald Trump’ın ne pahasına olursa olsun durdurulması gereken otoriter bir faşist olduğudur. Bu söylem doğrudan Başkan Trump’a yönelik suikast girişimine yol açmıştır.”
Bu saldırıdan kurtulmanın Trump’ın seçilme şansını arttıracağı görünüyor. Ancak suikast girişimi başarılı olsaydı bile, bu durumun seçim üzerindeki etkisi belirsiz olurdu: Donald Trump’ı ortadan kaldırmak, ABD hükümeti ve genel olarak egemen sınıf içindeki müttefiklerinin politikalarını ortadan kaldırmayacak, aksine protestolara ve toplumsal hareketlere karşı devlet baskısının derecesini arttırmasına sebep olacaktı. Ülke genelinde polis güçlerinin ve yerel yönetimlerin siyasi şiddet tehdidini bahane ederek protestoları yasaklamaya ve bunlara daha fazla güç kullanarak karşılık vermeye çalıştığını görebiliriz.
Trump seçimi kaybetse bile, ikinci bir Biden dönemi, sağın güç kazanmaya devam etmesini (Trumpist MAGA hareketinden ne çıkarsa çıksın) önlemek için önemli bir şey yapmayacaktır. Parti ideolojik zeminini aşırı sağa devrederken gerici göçmen karşıtı ve LGBT karşıtı sağlık önlemlerini Demokratların neşeyle benimsemesi ezilenlere yönelik doğrudan saldırıları temsil ediyor
Bu arada, Biden yönetiminin işçi sınıfının hissettiği ekonomik acıya hitap etmedeki başarısızlığı, insanların Demokratları canla başla destekleyen sendikalara ve sosyal adalet örgütlerine güvenmemeleri ve bunun yerine sağcı çözümlere yönelmeleri için itici güç oluyor. Aşırı sağı, onun büyümesini sağlayan kapitalist sistemin liderlerini destekleyerek yenemeyiz; kapitalizme karşı onu tamamen yenebilecek bağımsız bir siyasi alternatif sunmak zorundayız.
Suikast girişimleri kapitalizme karşı mücadelede etkili bir taktik değildir. Troçki’nin 1911’de yazdığı gibi, egemen sınıfa karşı terörizm işçi sınıfını demobilize eder ve son derece elverişsiz bir zeminde devletin tüm gücüyle savaşmayı seçer. Marksizmin temel stratejik fikri, örgütlendiğimiz takdirde toplumun kontrolünü ele geçirmemizi sağlayacak olanın işçilerin ekonomik üretime doğrudan katılımı olduğudur. Siyasi gücümüz ancak üretimin kontrolü temelinde inşa edilebilir; bu kontrol, yaşayan işçiler gerektirdiği için kolayca zorla alınamaz.
Nefret edilen politikacıların öldüğünü görmek katartik olsa da, kapitalizm bir “şehidin” bıraktığı yeri memnuniyetle dolduracak adayı hemen bulur. Kapitalizmi yenmek için onun dış görünüşüne saldırmak yeterli değildir, gücünün köklerine saldırmak gerekir. Şu anda, biri krala ateş edip ıskaladıktan sonra devletin nasıl tepki verdiğini bir kez daha görmek üzereyiz. Ancak belki de bu an için en iyi tavsiye Joe Hill’in ünlü atasözüdür: “Ağlama, kendine gel”.