KIRMIZI GAZETE
Hareketimizin tarihçesi ve bu tarihçenin yayımladığımız şekli ağırlıklı olarak eldeki belgelerden değil, polisin eline geçmiş bir arşivin, sorgulamalar, iddianameler ve mahkeme kayıtlarına yansımış hallerinin incelenmesi sonucu derlenmeye başladı. Bu nedenle bazı yönlerden kaçınılmaz eksikleri ve hataları (yer, tarih, kişiler, olaylar…) içeriyor. Bu eksik ve hatalar, eğer ilgilenen olursa, kısmen o dönemi yaşamış, faaliyetlerde yer almış, bazı belgeleri saklayabilmiş kişiler tarafından tamamlanabilir. Ancak her halükârda, dönemi yaşamış kişilerin “Süreç aşağı yukarı böyle yürümüştü”, “Durum buydu” diyebilecekleri bir tarihçe çıktı. Elbette ileride sağlıklı bir tarih yazımı için çok daha yeterli bir metne, doğrulanmış bilgilere, belgelere ihtiyacımız var. Bu nedenle dönemi yaşamış Devrimci Marksist militanların, metindeki kaçınılmaz eksik ve hataları tamamlayıp düzeltmeleri büyük önem taşıyor.
Hareketimizin tarihçesine ilişkin çalışmanın önemli bir eksiği, arşivin polisin eline geçmiş olması nedeniyle sorgu tutanaklarında sayfa sayılarıyla birlikte başlıkları verilen temel tartışma metinlerinin elimizde bulunmaması ve bu nedenle o dönemki teorik-politik düzeyimize, ülke ve dünya sorunlarına yaklaşımımıza bugünden bir bakış imkânımızın tam olarak olmaması. Bu eksiği, o metinler ve belgeler başka bir yerlerden veya kişilerden çıkana kadar, dönemin yasal devrimci Marksist dergilerinde yayımlanan yazılarla (Sürekli Devrim, Ne Yapmalı, Sosyalist Mücadele Defterleri, İşçi Cephesi…vb.) olabildiğince tamamlamak mümkün.
Bir diğer eksik ise faaliyetin “eylemler” boyutu. (Bu eksiği halen hayatta olan ve olayların içinde yer almış bazı yoldaşların anlatım ve hatırlatmalarıyla kısmen gidermeye çalıştık.) Bunlar, polis tutanaklarına geçmiş İnegöl bölgesindeki bazı eylemler hariç, belgelerde yer almıyor. Oysa hareketimiz içindeki pek çok militan, bir taraftan “içinden zor çıkılır” örgütlenme meseleleriyle uğraşırken, öte yandan da bulundukları her yerde (okul, mahalle, işyeri, grevler…) verilen mücadelelerin, yapılan eylemlerin olabildiğince en ön saflarında ve bazılarında önder pozisyonunda yer almaktaydılar. Bunların en önemlilerinden biri 1975’te DİSK’e bağlı ASİS (Ağaç Sanayii İşçileri Sendikası) tarafından başlatılan, 800 işçinin katıldığı ELKA Grevi’ydi. Önderliğini Troçkistlerin yaptığı bu olaylı grev (grev kırıcılar, jandarma baskınları-baskında çok sayıda silah yakalandı) sendika yönetiminin siyasi niteliği (ağırlıklı olarak Troçkistler) ve işçi demokrasisini esas olan yöntemleri nedeniyle (Örneğin toplu sözleşme görüşmelerinin bütün işçilerin önünde yapılması) DİSK yönetimine hâkim TKP’lilerin (Maden-İş) düşmanca tutumlarıyla da mücadele ederek yürütülmeye çalışıldı. (Sonunda sınırlı maddi imkânları tükenen ASİS’i aşırı sol gruplarla işbirliği yapmakla suçlayan DİSK adına greve Maden-İş tarafından el konuldu, grev bir anlaşmaya varılamadan sona erdirildi.)
Bir diğer eylem de yine 1975’teki Sungurlar fabrikasında sendika değiştirmek isteyen işçilere ateş açılmasıyla başlayan, 700 işçinin katıldığı ve çeşitli aşamalarında silahların kullanıldığı iş bırakma eylemidir. Burada faşistlerin de dahil olduğu grev kırıcılara karşı işçilere aktif biçimde destek veren bir yoldaş silahla yaralandı. Aynı yoldaş, Aksaray’daki TÖB-DER binasının önünde faşistler tarafından bir kez daha vurulup yaralandı.
Ayrıca yine aynı yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde, Beyazıt çevresindeki hemen her okulda okulları ele geçirmek amacıyla yapılan silahlı faşist saldırılara karşı 30-40 kişilik devrimci Marksist bir grup olarak mücadele edildi; bu, “Cephecileri”, TKP-İGD’lileri son derece rahatsız eden bir durumdu!
Troçkist faaliyetler kapsamında,1977 yılında kanlı 1 Mayıs’ın ve ortaya çıkarılan bir askeri darbe girişiminin ardından yapılan genel seçimlerde, faşistlerin seçim sandıklarına saldıracakları haberleri üzerine Kadıköy bölgesindeki seçim sandıklarının korunması için yapılan örgütlenmeyi de sayabiliriz.
1978-80 döneminde İstanbul, Pendik’te de çok kritik bir bölgenin silahlı faşistlere karşı savunulmasında bu bölgede örgütlenme faaliyeti sürdüren Troçkist militanlar çok önemli bir rol oynadılar. Aynı şekilde Rumelihisarıüstü bölgesinde İşçi Cephesi’ne bağlı olarak militan Troçkist bir faaliyet sürdüren grup aynı bölgedeki TKP’lilerle sık sık gerginlikler yaşamaktaydı.
1979’da İstanbul Kadıköy’deki bir bölgede, Troçkistlerin, uyuşturucu satışı üzerinden örgütlenmeye çalışan silahlı faşistlere karşı bölgenin kontrolü ve güvenliği için yaptıkları örgütlenme ve eylemler başarıyla sonuçlanmıştır.
Polis kayıtlarına geçen ve doğrudan dava konusu olan İnegöl eylemleri de, ağırlıklı olarak buradaki faşistlerle, çok büyük çaplı olmasa da silahlı biçimde yürütülen bir mücadelenin sonucuydu.
Bunlar ve başka mücadelelerde yer alan Troçkist militanların bazıları tamamen birtakım tesadüfler sayesinde hayatta kalmışlardır. Bu nedenle, çok yaygın çatışmaların yaşandığı dönemin egemen Stalinizminin bütün düşmanca davranış ve bakış açılarına rağmen, bulunulan bütün alanlarda Troçkistlerin, gerektiğinde şiddet yöntemlerine de başvurarak gösterdikleri militanca tavırlar, diğer grupların (bazen “homurdanarak” da olsa!) saygısını kazanıyor, onları Troçkistlerin o alandaki varlıklarını kabule zorluyordu. Sayısal azlıklarına rağmen Troçkist militanların çeşitli alanlarda katıldıkları pek çok mücadelede ön plana çıktıkları, bunların bir bölümünde fiilen önderlik yaptıkları bir gerçektir. Bu konudaki asıl sorun “eylemsizlik” veya “entelektüel gevezelik” değil, bütün bu eylemlerin, sınıf içinde örgütlenmeyi başarmış, bu eksende mücadele yürüten sağlam bir devrimci yapının çatısı altında odaklanamamış olmasıdır…
Bir örgüt inşasındaki hatalar, acemilikler, yanılsamalar, dar kafalılıklar, hatta aptallıklar… konusunda pek çok şey söylenebilir, Geçmişimiz bu konularda çoğu olumsuz pek çok tecrübeyle dolu. Bunlar ders almayı bilenler için değerli bir miras oluşturuyor. Bunların dışında, bir darbenin yaklaşmakta olduğunu sadece söylemekle kalmayıp buna karşı çok açık bir mücadele programı, siyasi-askeri mücadele taktikleri öneren ve bunu büyük bir cesaretle ve açıkça ilan eden küçük bir siyasi yapının kendisi açısından gerçek bir hazırlığa sahip olmaması ve bu nedenle de kolayca dağılması ibret vericidir! Kısacası ortada sahip çıkılabilecek çok önemli ve değerli şeylerin yanı sıra pek çok kusurların, hatta yer yer “acı verici” durumların olduğu bir miras var.
Bu tarihçenin bütününün, birtakım kişilere çeşitli nedenlerle hiç de hak etmedikleri payeleri vermek amacıyla başvurulan abartılı, bazen tamamen gerçek dışı bir “tarih” anlatısına ve daha sonra ortaya çıkmış bazı tevatürlere karşı da yararlı olacağı inancındayız. Bize gerekli olan tarihsel geçmişimiz ve gerçeğimizle yüzleşebilmektir. Gerçek, her zaman devrimcidir…
Not: Tarihimizde rol oynayan pek çok isme, hayatta olanlarının tahmin edebileceği bazı nedenlerle bu “tarihçe özetinde” yer verilmedi. Burada, yeni tarih yazımcıların sıklıkla başvurduğu bir mesele olarak, onları “yok saymak” veya “tarihten silmek” gibi bir amacın olmadığını belirtelim.
KÖKENLER
Türkiye’de Troçkist hareketin ortaya çıkış döneminde başlıca iki grup vardır. Bunlardan biri İstanbul’da Köz Yayınevi çevresinde oluşan gruptur. Bu grubun büyük bölümü 1974-75-76 döneminde İstanbul Üniversitesi vb. okullarda silahlı faşist saldırılara karşı mücadele eden, buraların korunmasında aktif rol oynayan militan öğrencilerden oluşuyordu. Grupta yayınevinin bastığı kitapların çevirilerini yapan, daha önce Troçkizme yaklaşmış birkaç aydın da vardı. Öğrenci militanların önemli bir bölümünün köken olarak Levent Lisesi öğrencileri olduğu söylenir.
Bir diğer grup ise Fransa’da 4. Enternasyonal Birleşik Sekretaryası ile ilişki kurmuş olan bir akademisyen yoldaşın Ağrı- Patnos’taki sürgün birliğinde (Solcular ve azınlık mensupları için!)) askerliğini yaparken Troçkizme kazandırdığı kişilerin askerden döndükten sonra yürüttükleri propaganda faaliyetiyle etkilediği devrimcilerden oluşuyordu. Bu grup 1975 yılından itibaren “illegalite” kurallarını da uygulayarak İstanbul’da; daha gevşek bir biçimde, bir kitap yayını çalışması temelinde İzmir’de faaliyete geçmişti. Grup, İstanbul’da daha çok lise ve üniversite öğrencileri arasından kazandığı sempatizanlarla belirli bir genişleme göstermişti. Daha sonra bu öğrencilerin bazıları İngiltere’den gelen Türkiye kökenli birkaç Spartakist’in etkisiyle gruptan ayrılmışlardı.
İki grup arasındaki ilk başta soğuk olan (!) ilişkiler daha sonra ortak bir faaliyet çabası içinde yerini başka yakınlaşma ve gruplaşmalara bıraktı! Bu arada bu grupların dışında Troçkist olmuş bireyler ve birtakım örgütlerden ideolojik ve politik olarak kopmuş küçük gruplar da zaman içinde faaliyete katıldı.
1977 Yılı…
Haziran 1977’de İstanbul’da, Devrimci Marksist bir örgüt kurmak, bununla ilgili tartışma ve hazırlıkları yönlendirmek amacıyla bir Koordinasyon Kurulu (KK) oluşturuldu. 6 yoldaştan oluşan bu kurul, İrtibat Komitesi (İK) adı ile de anılmaktaydı.
Komitenin görevlerinden biri, belirli dokümanların hazırlanması, dağıtılması ve tartışmaya açılmasıydı.
Hazırlanan dokümanlar:
“Emperyalizm Çağı ve Proleter Devriminin Güncelliği”
“Emperyalizm, Dünya Ekonomisi, Azgelişmişlik”
“Ortadoğu ve Akdeniz’de Genel Durum”
“İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Genel Durum”
“Rus Devrimi: Dünya Devrimi Çağı Açılıyor”
Tartışmalarda dokümanların kimlere dağıtılacağı ve kimlerin örgütlenmeye dahil edileceği konusunda görüş ayrılıkları belirdi. Sonuçta komitede 3 eğilim ortaya çıktı: 4 yoldaş “Reorganizasyon Önerisi” başlığı altında 4 sayfalık ve mavi pelür kâğıda yazıldığı için daha sonra “Mavi Doküman” olarak anılacak bir doküman hazırladılar. “Mavi Doküman”ın içeriği örgüt-program tartışmasıyla ilgiliydi: Önce bir örgüt çatısının oluşmasını, bu çatının, tespit edilen bir süreç içerisinde, bir platform doğrultusunda program ve tüzüğünü oluşturarak kongreye götürmesini savunuyor, örgütlenmenin ilk elde bir programa sahip olmadan da gerçekleşebileceğini örnekleriyle ele alıyordu. Bu eğilim katılım konusunda geniş bir çerçeve önermekteydi. (“Seçen de yok, seçilen de!”)
İkinci eğilim: Bu eğilim İK’nin, Geçiş Talepleri Programı’nı da dikkate alan bir program hazırlayarak grubu kongreye götürmesinin yanı sıra dokümanların dağıtımı ve üyelik kriterleri ile ilgili daha dar bir çerçeve önermekteydi. Eğilim ayrıca bir örgütün ve derginin bir an önce kurulup yayınlanmasını da istiyordu.
Üçüncü eğilimin (“C Eğilimi” imzalı 3 sayfalık) dokümanı ise “Biz önce son derece sınırlı ve gizli başlayan ve çok geniş, özgür, göze batmayan çok farklı tipte örgütlere ve cephelere muhtacız! ‘Lenin’” giriş paragrafıyla başlıyordu.
Bunların dışında bir yoldaş ise dokümanların kimlere dağıtılacağı konusunda görüş beyan etmiyor, ancak metinlerin niteliği üzerinde durarak çok kapsamlı olmaması gerektiğini söylüyordu.
Ankara’dakiler ise hem anti-demokratik olduğunu söyledikleri örgütlenmenin yapısına, hem de hazırlanan metinlerin niteliğine karşı çıkmaktaydılar.
3 ARALIK 1977 TOPLANTISI
Anlaşmazlığın kurulda çözülememesi üzerine metinlerin dağıtıldığı kişilere çağrı yapılarak 3 Aralık 1977’de İstanbul-Kartal ‘daki ASİS’te bir toplantı yapıldı. Toplantıyı Ankara’dan gelen bir yoldaş yönetti. Toplantıya 29 Troçkist katıldı.
Toplantıda “Maviciler” görüşlerini netleştiren bir örgütlenme perspektifi getirdiler: 3 sayfalık “A Eğilimi” imzalı dokümanın başlığı: “Bir Özeleştiri- Yeni Bir Örgütlenme Perspektifi” idi.
Toplantıda Ankara’dan gelen ve toplantıyı yöneten yoldaş, “Maviciler” ile” ortak bir öneri sundu. Öneride, bu toplantının, bütün devrimci Marksistleri temsil etmemesi nedeniyle, Türkiye’de devrimci Marksist örgütlenmeye ilişkin karar alamayacağı, alacağı kararların da bağlayıcı olamayacağı belirtiliyordu.
Öneride ayrıca toplantının, daha sonra yapılacak genişletilmiş bir toplantının tarihini ve gündemini saptaması; yapılacak genişletilmiş toplantıya katılacak yeni arkadaşların hangi kriterlere göre saptanacağının tespiti; bu toplantıyı örgütleyecek 9 kişilik geçici bir tertip komitesinin oluşturulması; bu komitenin katılacak yeni arkadaşları saptaması ve bu arkadaşların davet edilmesi; onlara geçmiş tartışma ve çalışmalar hakkında bilgi verilmesi, önceki dokümanların sunulmasını sağlaması, doküman ve önerileri çoğaltıp dağıtması ve yeni toplantıyı örgütleme görevini üstlenmesi; kendini feshetmiş (feshetmesi istenen) İK’den (İrtibat Komitesi) üstü örtülü, açık seçik bilinmeyen konularda cevap vermesinin istenmesi talep edilmekteydi. Öneriyi verenler bunun oylanmasını istiyorlardı. Bu teklif diğer katılanlar tarafından reddedildi. Ardından örgüt ve program konusunda tartışma açıldı, ancak bir sonuca varılamadı. İkinci eğilimin tezi az bir farkla kabul edildi.
Bu gelişme üzerine Ankara’dan gelen bir yoldaş, bir önergeyle konferansın iptalini, konferansa katılacakları saptayıp dokümanları hazırlayacak yeni bir kurul seçilmesini önerdi. Bu önerge de reddedilince Mavi Dokümanı destekleyenler toplantıdan ayrıldılar. Daha sonra durumu değerlendirmek amacıyla Yeniköy’de bir toplantı yaptılar.
Önerisi kabul edilen grup bir uzlaşma ortamı hazırlamak istedi. Bu konuda önerilerin alınması ve bir süre sonra bir uzlaşma toplantısı yapılması düşünülmekteydi.
ANKARA’DA
1977 yılında, üniversite asistanı olan bir yoldaş, ODTÜ’de öğrenci olan bir başka yoldaşla ile birlikte Ankara’daki grupla ilişkiye geçti. Ankara ekibi böylece 4 kişiye çıktı. Ankara grubu ile ilişki kuran yoldaşın Ağrı Patnos’taki “sakıncalı piyadelik” döneminde aynı birlikte askerlik yapan ve siyasi olarak etkilediği kişiler aracılığıyla oluşturulan İstanbul ve İzmir’deki gruplarla ilişkisi vardı. (İstanbul ve İzmir’deki bu çevrede yer alanların bir bölümü daha sonra sürece dahil oldular.)
UZLAŞMA ÇABALARI-13 OCAK 1978 TOPLANTISI
Uzlaşma çabaları çerçevesinde 13 Ocak 1978’de bir toplantı yapılmasına karar verildi.
Bu uzlaşma toplantısında, muhalif grup adına toplantıya katılan bir yoldaş, “Kuruluş Kongresine Kadar Geçecek Süre İçinde Neler Yapılmalı” başlıklı bir “Birleştirici Platform” metni sundu. Bu metinde, “Bu platformun bizi öteki akımlardan ayıran temel ilkelerin ve özellikle sosyalizm anlayışımızın özeti olduğu vurgulanıyor, devrimin sınıf karakterini ve temel dinamiğini nasıl gördüğümüz…” gibi konular yer alıyordu.
Platformda, bir programın, sınıf ve onun öncüsü ile örgüt ilişkileri içinde kolektif bir çalışmanın ürünü olabileceği; programın bir örgütün üyelerini birbirine bağlayan bir harç olmadığı, örgütle sınıf arasında bir alışverişin ürünü, örgütün ve sınıfın yaşanmış deneylerinin eleştirel bir özeti olduğu; dolayısıyla programın hazır bir veri olmadığı ve tasarlanan platformun bir program olarak görülmemesi; Bu platformun içeriğinin sosyalizm anlayışımız, geleneksel solun eleştirisi, demokratik merkeziyetçilik vb. anlayışlarla, Türkiye’nin emperyalist sistem içindeki yeri, devrimin karakteri, faşizm ve baskıcı rejimler, ulusal sorun ve şovenizm gibi Türkiye’ye ilişkin yaklaşımlar; legal ve illegal çalışma ilişkisi, propaganda-ajitasyon, sınıf mücadelesi, program anlayışı, kısa vadede uygulanabilir bir örgüt şemasının oluşturulması, örgüt-program anlayışı gibi konular yer alıyordu.
Yine platformda, devrimci Marksistler olarak bağımsız bir enternasyonalist örgütlenmeden yana olmak, böyle bir örgütte ve böyle bir örgütün yaratılma sürecinde aktif olarak ortak bir disiplin altında çalışmayı talep etmek, polisiye ve benzeri açılarda güvenilir olmak gibi kriterlere uygun insanların bu örgütsel faaliyete katılabilecekleri belirtildikten sonra, 5 kişiden oluşan bir denetleme kurulunun seçilmesi, bu seçime 51 kişinin katılması, önerilen ve katılan kişilerle birlikte bir toplantıya gidilerek yeni bir Koordinasyon Komitesi seçilmesi, bu komitenin kongreyi örgütleyecek her türlü faaliyeti yürütmesi önerilmekteydi.
Ardından 3 Aralık 1977 toplantısında tezi kabul edilen grubun hazırladığı öneri gündeme geldi. Bu öneride 3 Aralık kararlarının bağlayıcı olduğu belirtiliyordu.
13 Ocak 1978 toplantısında her iki grup da görüşlerinde ısrar edince bir uzlaşma sağlanamadı ve toplantı dağıldı.
Toplantıdan sonra, daha geniş bir örgütlenme isteyen grup, gündeme getirilen önerileri konu alan bir metin hazırladı. Metin, “Eğilimler Arası Uzlaşma Toplantısına Reorganizasyon Önerisine İlişkin Tarafların Sunduğu Metinler” başlığını taşıyor ve getirilen tüm önerileri içeriyordu.
Ankara grubundan bir yoldaş da ayrıca bir yazı hazırlamıştı: Yazıda, geçmişin özeleştirisi, DM hareketin örgütlü bir yapıyla çıkacağı bir kongrenin yapılması, diğer DM’lerin, hareketin sağlıklı bir biçimde gelişmesi için, (kendi) örgütlenme anlayışına uygun olarak kongreye çağrılması, kongreye katılan tüm DM’lerin bu kongrenin tüm kararlarına bağlı olmalarının zorunluluğu, (bizimle) anlaşamayan arkadaşların kongreyi izlemek için gözlemci bulundurmalarının uygun olacağı; bu kongrede bir tüzük ve örgüt şemasının çıkması ve kongreye kimlerin katılacağına ilişkin bir listenin, seçilecek Tertip Komitesi’ne hemen verilmesi gerektiğine dair raporun hazırlanması önerilmekteydi. Ayrıca “Seçilmesi Gerekli Kurul ve Görevleri” başlıklı öneri ve yine kongreye kadar geçecek süre içinde bölgelerde etkinliğin sağlanması için 3’er kişilik bölge komitelerinin İrtibat Komitesi’ne (İK) gelişmeler hakkında bilgi vermesi ve İK denetiminde çalışması da önerilmekteydi.
Toplantıda Ankara grubundan bir yoldaş bölge komitelerinin görevlerini de içeren ayrı bir öneri sundu. Bu öneriye paralel bir başka öneri de yine Ankara grubundan bir başka yoldaş tarafından sunuldu.
Toplantıdan sonra Ankara’ya dönen yoldaşlar 22 Ocak 1978 tarihinde bir toplantı yaparak “Yeni Bir Koordinasyon Komitesinin Yetki ve Görevleri” başlıklı bir öneri hazırladılar. Bu öneri, birlikte hareket ettikleri yoldaşlara verilmek üzere İstanbul’a yollandı.
Ankara’dan gelen öneri üzerine İstanbul grubu Devrimci Marksistlerin örgütlenmesi ve merkezi bir yapıya ulaşması fikrinden hareketle bir kuruluş kongresi yapılmasını sağlamak amacıyla bir irtibat komitesi oluşturduklarını ve bu komitenin görev ve yetkilerini belirleyerek bir öneri gündeme getirdiklerini ve bu öneriden hareketle örgütün İK’sını Ankara, İzmir ve İstanbul’dan yoldaşların oluşturduğunu bildirdiler.
4 yoldaştan oluşan İK’nın etkisiz kalması üzerine Ankara’yı temsilen katılan yoldaş “Ayrılış Nedenleri” başlıklı bir raporu diğerlerine vererek komiteden ayrıldı.
1978 yılı Mart ayında Ankara grubunu temsilen bir yoldaşın, ilişkilerin boşlukta kaldığı, bir toparlanmaya gidilmesi gerektiği gerekçesiyle en kısa sürede İstanbul, Ankara ve İzmir’i de dikkate alarak bir merkezi kurul seçimine gidilmesi ve bu bölgelerde bölge komiteleri oluşturulması önerisi kabul edildi. Bölgelerde komiteler oluşturuldu.
15 Nisan 1978’de İstanbul’da Ankara ve İzmir’den gelen temsilcilerin de katılımıyla (Toplam 9 yoldaş) bir toplantı yapıldı. Toplantıda “Politik Kurul”un (PK) oluşturulması kararı alındı. Ayrıca komisyonlar kurularak PK üyeleri arasında görev bölümü yapıldı. PK’nın görevi, örgütsel birliği sağlayacak bir kongreyi örgütlemek, birim ve bölge komiteleri üzerinde politik olarak yönlendirici bir işlev sağlamak, pratik, idari ve yürütme işlevlerini politik olarak denetlemek. Bu işlevlerin yerine getirilmesi için bölge komitelerine görevler vermek, bu doğrultuda komiteler oluşturmak olarak saptandı.
PK bu anlamda bölge komitelerini idari ve yürütme görevlerinden sorumlu tutacak, gerekirse hesap soracaktı. PK ayrıca ülkedeki (1 Mayıs vb.) ve dünyadaki politik gelişmelerle ilgili kararlar alacaktı. Yine PK, bölge komiteleri ve birimlerin bütünlüğüne paralel (uygun) kararlar alıp bu kararların BK’lar ve birimler aracılığıyla eksiksiz biçimde uygulanmasını sağlayacaktı. PK ayrıca yurtiçi ve yurtdışı ilişkilerin sağlanmasından ve organizasyondan sorumluydu.
KONGRE İÇİN HAZIRLANAN DOKÜMANLAR (KONGRE TARTIŞMALARI)
Kongre hazırlık çalışmaları bağlamında çeşitli dokümanların hazırlanması konusunda görev bölümü yapıldı. Hazırlanacak dokümanların başlıkları şunlardı: CHP Üzerine (Dünü, bugünü, ekonomi politikası, popülizmin düşüşü, sonuçlar, olasılıklar…); Türkiye Toplumsal ve Siyasi Formasyonu, Siyasi Konjonktür: Türkiye’de işçi sınıfının ve devrimci hareketin birliği yolunda görevlerimiz. (Konjonktür analizi ve siyasi perspektifleri içeren metin.); Ulusal Sorun.
Ayrıca yaklaşan 1 Mayısa (1978) ilişkin ASİS yayın organı “1 Mayıs” gazetesinde ortak bir özel bir sayı çıkartılıp çıkartılamayacağı konusunda ASİS yönetiminde olan ve diğer gruba mensup bir yoldaşla görüşme kararı alındı. Yapılan önerinin karşı tarafça olumlu karşılanması üzerine ortak bir özel sayı çıkartıldı. Bu özel sayıda “1 Mayıs 1978 ve İşçi Sınıfının Talepleri” başlığı altında “Faşizm, Dünyayı Tehdit Eden Tehlike”, “İşçi Sınıfının İktidar Yolu Kolay Bir Yol Değildir” başlıklı yazılarla İşçi hak ve özgürlüklerini (örgütsel açıdan) gündeme getiren bir yazı yer almaktaydı.
DKB (DEVRİMCİ KOMÜNİST BİRLİK) -Mayıs 1978
Uzlaşma vebirleşme çabalarınınbaşarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 1978 Mayısı başlarında, 3 Aralık 1977 toplantısında çoğunluğu alan grup DKB’yi (Devrimci Komünist Birlik) kurdu. Bir merkez komite oluşturuldu. DKB, diğer gruba dahil olanlara kişiler olarak kendilerine katılma çağrısı yaptı. (Bu konuda bir metin iletildi: Metinde, Türkiye genelindeki Troçkistlerle bir birliğe gidebileceklerini, bu konuda cevap beklediklerini bildirmekteydiler.)
Bunun üzerine diğer grup 3 Haziran 1978’de bir PK (Politik Kurul) toplantısı düzenledi. Toplantıda PK’nın çalışma etkinliğini artırmak, aksamalara yer vermemek için toplantı sıklığına ilişkin iki öneri görüşüldü; Önerilerden birincisi, toplantıların ayda bir yapılması, ikincisi 15 günde bir yapılması şeklindeydi. Oylamada ikinci öneri kabul edildi.
3 Haziran toplantısında ayrıca DKB’nin yaptığı birleşme çağrısı da tartışıldı. Bu konuda “Yoldaşlar” diye başlayan ve “Yaşasın 4. Enternasyonal-DM Selamlarımızla” diye biten bir metin hazırlanarak DKB’ye iletildi.
Daha önce, 30 Mayıs 1978’de PK’nın yayın konusunda hazırlayıp tartışmaya açtığı bir karar taslağı 17 Haziran’da genişletilmiş biçimde ele alındı. 9 maddelik taslağın başlığı “Yayın Konusunda Karar Taslağı ve Bir Yayın Planı Önerisi” idi.
Bir süre sonra DKB’den ortak bir yazı kurulu ve politik bir dergi kurulması önerisi geldi. PK toplanarak bir metin hazırladı ve bunu DKB’ye yolladı. Bu metin ortak bir yazı kurulunun nasıl olacağı konusunu içermekteydi.
(Anlatımlara göre) DKB’de İstenen gelişmenin gerçekleşmemesi nedeniyle örgüt içinde tartışmalar yaşanmaktaydı. Grubun önde gelen üyelerinden biri (Muhittin K) diğerleri tarafından iyi çalışmamak ve örgütle ilgilenmemekle suçlanmaktaydı. Muhittin K ise gelişememelerinin nedeninin izlenen yanlış çizgi olduğunu söylüyordu. Derginin sosyalistlere seslendiğini, bunların hangi çizgide olurlarsa olsunlar Stalinist olduğunu, bu nedenle ikna edilemeyeceklerini, çalışmanın daha çok fabrikalara yönelik olmasını, oralardaki bağımsız, ilerici, sosyalist işçilere seslenmek ve onlara yönelik bir gazetenin çıkarılması gerektiğini belirtiyordu. Diğerlerine göre, bugünkü yapıyla bu bir hayaldi. Bunu yapmak için (daha?) örgütlü bir yapıya kavuşmak, bunun için de diğer sosyalist hareketlerden bilinçli devrimcileri kazanmak gerekmekteydi.
“SÜREKLİ DEVRİM” DERGİSİ- TEMMUZ 1978
Temmuz 1978’de dergi formatında bir Bildirge ve ardından da ağustosta Sürekli Devrim adlı dergi yayımlanmaya başladı. (Dergiyi yayımlayanların deyişiyle bu “Türkiye’de ilk ve tek Troçkist dergi” idi) Bu grubun ve derginin amaçlarından biri okurlarla tartışma ve sempatizan komiteleri kurmaktı. Aralık 1978’de, o güne kadar “Bildirge”den sonra 6 sayı çıkmış olan “Sürekli Devrim” dergisinin sıkıyönetim tarafından kapatılmasının ardından (Maraş Katliamı’nı takiben başta İstanbul olmak üzere 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmişti.) Ne Yapmalı adlı dergi yayımlanmaya başladı. (Ocak 1980)
TB (TROÇKİST BİRLİK)- AĞUSTOS 1978
Aynı günlerde PK (Politik Kurul) gündemine bir birleşme konusu geldi. Devrimci Birlik (DB) adı altında çalışan bir grup ve Demokratik Merkeziyetçi Eğilim (DME) adıyla faaliyet sürdüren bir başka küçük grup ile ilişki kurulması önerildi.
Bir süre sonra bu gruplarla ilişki kurularak Ağustos 1978’de Troçkist Birlik (TB) adlı bir yapı oluşturuldu.
Birleşmeden sonra DB ve DME’den birer temsilci PK’ya katıldılar. Kurul böylece Troçkist Birlik Merkez Komitesi adını aldı. (TB-MK) Bu imza ile 27 Ağustos 1978’de “Birleşmenin Örgütsel Temelleri-Geçici Statü” başlıklı bir MK genelgesi hazırlandı. MK’nın bu duyurusu Ankara’dakilerce eleştirildi. (İstanbul’da da yeni yoldaşların katılma biçimine yönelik eleştiriler vardı.) Ankara “27.8.1978 Tarihli MK Duyurusu Üzerine” Başlıklı” bir eleştiri metni hazırlayarak İstanbul’a yolladı.
Birleşmeye ve ortaya çıkan yeni statüye ilişkin yazılı tartışmalar sürmekteydi. Ankara’nın ve bu konuda onlara yakın düşünenlerin birleşmenin biçimine ilişkin (“füzyon”) itirazları devam ediyordu.
Bu tartışmaların ardından TB’nin oluşumuyla ilgili ve TB imzalı, “DM’lerin Birliği Yolunda Yeni Aşama” başlıklı bir deklarasyon hazırlandı. Ayrıca 4 Eylültarihli ve “Birleşmenin Örgütsel Temelleri-TB’nin Geçici Statüsü” başlıklı, TB’nin örgütsel yapısını belirleyen bir karar çıkarıldı. Bu arada kongreye giden süreçte hazırlanan tartışma metinleri de dağıtılarak birimlerde tartışılmaya başladı.
Ankara’da 16 Eylül’de, süren tartışmalarla ilgili bir toplantı yapıldı. Toplantıda tartışma konularının dışında bazı güncel sorunlar da ele alındı.
TB KONGRESİ 7-8 EKİM 1978
Tartışma sürecinin tamamlanmasının ardından MK, 7-8 Ekim 1978 tarihinde (cumartesi-pazar) kongrenin yapılması kararı verdi. Bu arada 6 maddelik bir Kongre Yönetmeliği ve “TB Kongre Gündemi” başlıklı bir metin hazırlandı.
TB Kongresi 7 Ekim 1978 cumartesi günü ASİS Sendikasının Kartal Şubesi’nde başladı. Kongreye 40 kadar üyenin dışında DKB adına gözlemci olarak 2 yoldaş katıldı. Divan başkanlığına Ümit F seçildi.
Kongrede 3 Aralık 1977 toplantısından itibaren TB’nin oluşumu ve kurucu kongreye kadar geçen sürede tartışmaya açılan konular belirtildikten sonra geçmişin bir değerlendirilmesi yapıldı. PK (Politik Kurul), MK (Merkez Komitesi), DB (Devrimci Birlik) ve DME (Demokratik Merkeziyetçi Eğilim) raporları; Denetleme Kurulu raporu ve mali rapor görüşüldü. Kongreye ayrıca bir tüzük taslağı ve çeşitli karar tasarıları sunuldu.
Kongre 8 Ekim’de de devam etti. İkinci günde sabah saatlerinde, çeşitli konularda başlayan tartışmalara taraf olarak katılması nedeniyle divan başkanı Ümit F düşürülerek yerine başka bir yoldaş getirildi. Bu gelişme üzerine tartışmalar daha da sertleşti. Kongredeki anlaşmazlıklardan biri de “sosyalist demokrasi” konusunda çıkmıştı. Bu ve bunun örgüt işleyişindeki yansımaları bağlamında farklı anlayışlar söz konusuydu.
Tartışmalar sertleşince 21 Ekim’de devam edilmek üzere kongreye son verildi.
Kongreye sunulan karar taslakları şunlardı:
“Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı İçin Kürdistan’da Mücadele Perspektifimiz.”
“Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı İçin ve Kürdistan’da Devrimci Marksist Önderliğin İnşası Yolunda Görevlerimiz”
“Kürdistan’da DM Önderliğin İnşası İçin İleri”
“DM Önderliğin İnşası Yolunda Örgütsel Gelişme Perspektifimiz”
“Faşizme, faşistlere, olası diğer baskıcı rejimlere karşı mücadele”
“Kürdistan’ın Milli Bağımsızlık Mücadelesi Üzerine DM Tavır”
“Faşizme ve Faşistlere Karşı Mücadele Karar Taslağı”
“Proletaryanın kendi ulusu tarafından ezilen sömürgeler…” diye başlayan yazı.
Bu karar taslakları kongreye sunulmak üzere kongre başkanlığına verilmişti.
Dağılan kongrenin ardından Ankara’dakilerin çoğunluğu bir durum değerlendirmesi yaparak kongreye az sayıda üyeyle katılma kararı aldı. (Kopma eğilimi!)
21 Ekim’de yeniden toplanan kongreye ilgi genel olarak azdı. Toplantıda Tüzük ve karar taslakları oylanarak kabul edildi.
Kongrede bir MK oluşturmak üzere oylama yapıldı, ancak oylamadan bir sonuç alınamadan, bir grup üye “Yoldaşlara Duyuru” başlıklı 3 sayfalık bir “ayrılma bildirisi” vererek kongreyi terk etti.
DEG (DEVRİMCİ ENTERNASYONALCİLER GRUBU) -1978 KASIM
Kongreden sonra oluşan diğer gruplar dışında Ümit F, Şadi O, Adem T, İbrahim Ş, Hakkı Y, Rıfat U vd. yoldaşların yer aldığı DEG (Devrimci Enternasyonalciler Grubu) kuruldu.
(Bundan bir yıl sonra –muhtemelen Ağustos 1979’da- Enis S, Orhan K, Orhan D, Rıza T önderliğinde Eleştiri Yayınevi grubu ortaya çıktı.)
DEG’de toplanan grup Kasım 1979’da geçmişin değerlendirilmesini yapmak üzere “Geçmişimizin Eleştirisi ve Politik Perspektiflerimiz” başlıklı bir metin, “Devrimci Enternasyonalciler Grubu Platformu”, “Devrimci Marksist Hareketin Örgütlenme Sürecine İlişkin Kısa Bir Durum Değerlendirmesi”, “Şimdiki Durum Üzerine Bir Değerlendirilme” başlıklı metinleri hazırladı.
Bir süre sonra DEG’de yer alan Ümit F ve Adem T (gruptaki ortak bir eğilimin sonucu olarak) DKB ile temas kurarak birleşme konusu üzerine konuştular. Ardından Rumelihisarıüstü’nde bir evde uzun ve kalabalık bir tartışma toplantısı düzenlendi. (15-20 kişi ve yaklaşık 20 saat kadar?) Bu toplantıda görüşmeyi yapan 2 üye DKB ile birleşme önerisi getirdi. Tartışmalar sonucu birleşme ve bunun için görüşme kararı alındı.
Grup bir süre sonra DKB ile birleşmek amacıyla “DKB-MK’sına ve DKB’li Yoldaşlara” başlıklı ve DEG imzalı bir metni DKB’ye iletti. Aradan bir süre geçtikten sonra DKB-MK’sı “DEG’li Yoldaşlara” başlıklı bir cevap metni yolladı. Metni değerlendiren DEG, DKB’nin işi yokuşa sürdüğü sonucuna vardı. Ancak aynı günlerde DKB içinde DEG ile birleşmek isteyen bir grubun etki sağlamaya çalıştığı öğrenildi. (Veya zaten biliniyordu!)
Şubat 1979’da İstanbul’da yapılan bir DEG toplantısında DKB’nin olumsuz tavrı üzerine alternatifler arandı; bir geçici statü taslağı oluşturulması, DEG’in kuruluş kongresi hazırlıklarının yapılması kararı alındı ve grubu kongreye götürmek üzere bir Geçici Yürütme Kurulu oluşturuldu. Kurulda Ümit F, Adem T ve Şadi O yer aldılar. Yürütmenin ilk toplantısında Faaliyet Perspektifi – Bir Kongre İçin Gerekli Çalışmalar” başlıklı bir metin hazırlanıp geçici bir statü ile kurulun görevleri belirlendi.
Birkaç gün sonra DKB içinde bir “yumuşama” olduğu öğrenildi. DKB, “Hareketin Birliği Yolunda Geçmişe İlişkin Tavır” başlıklı bir yazıyı DEG’e yolladı. Sonunda ortak bir komisyonun kurulması için görüş birliğine varılarak anlaşma sağlandı. Konuya ilişkin, “ Ortak Bir Kongrenin ve Esas Olarak Hareketin Önündeki Görevler…” diye başlayan bir metin hazırlandı.
Sağlanan anlaşma ile birlikte her iki gruptan 2’şer kişiyle 4 kişilik bir komisyon oluşturuldu. “DKB-DEG Komisyonu Birleşme Karar Taslağı” başlıklı 7 maddelik bir taslak kaleme aldı. Ancak Ankara’dan Adem T, daha önce taraftarı olduğu bu birleşmeye karşı çıktı ve diğerlerini “küçük burjuva bloğu” olmakla suçladı.
Haziran 1979’da yoldaşın bu tavrı üzerine İstanbul’da bir toplantı düzenlendi. Toplantıda kendisine “tutarsız hareketleri” anlatıldı. Toplantının ardından yoldaş, gruptan koptuğunu belirten bir mektup verdi.
DKB ve DEG arasında oluşturulan komisyonun ikinci toplantısında DKB içindeki hâkim eğilim “Devrimcilerin Birleşik Cephesi” (DBC) politik tezini; DEG adına katılan 2 yoldaş (Ümit F ve Şadi O) ile DKB adına katılan bir yoldaş (Muhittin K) ile birlikte, “Birleşik İşçi Cephesi” (BİC) tezini gündeme getirdiler. Böylece kongreye tek bir tezle gidilemeyeceği görüldü. Her iki tezi de içeren metinlerin çoğaltılıp üyelere dağıtılarak tartışılması ve bu tartışmanın organize edilmesi kararı alındı.
Bir süre sonra DKB’nin faaliyetlerine dair bir rapor DEG’e ulaştırıldı. Rapor iki metinden oluşuyordu: Metinlerden biri “Genç hareketimiz devasa görevleri yüklenmek görevi ile karşılaşmıştır…”, diğeri ise “Devrimci Marksist hareketi diğer hareketlerden ayıran…” ifadesiyle başlamaktaydı.
Bu arada tezlerin birimlerde tartışılmasına da başlandı. Tartışma metinleri şunlardı:
“Politik Durum ve Görevlerimiz”
“Olağanüstü Bir Döneme Doğru Durgunluk Dönemindeki Görevlerimiz”
BÜYÜKADA KONGRESİ- 15 EYLÜL 1979. BİRLEŞME VE DSB’NİN (DEVRİMCİ SOSYALİST BİRLİK) KURULUŞU
Birleşme kongresi 15 Eylül 1979’da İstanbul Büyükada’da ağaçlık bir alanda koruma önlemleri altında yapıldı.
Kongrede örgütün yönelişi bağlamında DBC ve BİC tezleri tartışıldı. Oylamada BİC tezi çok az bir farkla (1 oy farkla ?) kabul edildi.
DBC’yi savunan kesim, DEG’le birleşmeyi isteyenlerin dışında kalan DKB’lilerdi. Bunlar, faaliyetin devrimci gruplara yönelik olmasını; yönelişin devrimcilerin birleşik eylemini esas alması gerektiğini savunuyorlardı.
BİC eğilimi ise DEG’den gelenlerle DKB içinde aynı tezi savunan muhalif azınlıktan oluşuyordu. (Muhittin K, Ahmet D, Kenan…) Bunlar, işçi sınıfı eyleminin ve işçi sınıfının birliğinin esas alınmasını ve bir “birleşik işçi cephesi” için mücadele edilmesi gerektiğini savunmaktaydılar.
Kongrede, bir tüzük tasarısı hazırlanmadığı için, bu konuda seçilecek MK’nın bir taslak hazırlayarak tartışmaya sunması karar altına alındı.
Bu MK’nın her iki eğilimi de temsil etmesi görüşü benimsendi. Yapılan seçimde MK’ya çoğunluktan (DBC) 4, azınlıktan (DBC) 3 kişi seçildiler. (Ümit F, İbrahim Ş ve Kenan…) Örgütün adının Devrimci Sosyalist Birlik (DSB) olmasına karar verildi.
Örgütün MK’sı ilk toplantısını 16 Eylül’de, ikinci toplantısını 23 Eylül’de yaptı. İlk toplantıda Türkiye gündemindeki seçim konusu da tartışıldı ve burjuva partilere oy verilmeyip sol ve sosyalist partilere oy verilme çağrısı yapılması kararı alındı. Toplantıda ayrıca eğitim, sendikal faaliyetler, sürekli devrim komiteleri ve Kürt hareketiyle ilgili görev bölümü de yapıldı. Bir sonraki toplantı için raporlar hazırlanması kararı alındı.
23 Eylül tarihinde yapılan ikinci toplantıda “Dışımızdaki DM grup ve kişilerle diyalog” ile “Eğilim mi, örgüt mü” ve İzmir’den gelen yoldaşların basılan bildiriyi yanlarında götürmemeleri gibi konular konuşuldu. Bunların yanı sıra bir yoldaş “4. Enternasyonal Birleşik Sekretarya Bürosu İşleyişi” ile ilgili bir sunum yaptı; Kolombiya’daki iki Troçkist örgüt arasındaki sert ilişkilerle ilgili bilgi verdi.
Toplantıda, hazırlanan tüzük taslağı okunarak kabul edildi. Seçim bildirisi için Merkez Yürütme Kurulu yetkili kılındı. Ayrıca İran’daki gelişmelerle ilgili bir bildiri tartışılarak basılmasına karar verildi; sendikalar konusunda sunulan rapor tartışıldı.
Bunların yanı sıra örgütün bütün iç ve dış yayın faaliyetlerini yürütecek olan Yayın Komitesi kuruldu; Derginin İzmir’de basılıp çıkartılması için ön araştırma yapılması kararı alındı. (İstanbul’daki sıkıyönetim nedeniyle)
MK üçüncü toplantısını 6 Ekim 1979’da yaptı. Toplantı tutanaklarında “Eğitim üzerine rapor”, 4. Enternasyonal Birleşik Sekreterliği Bürosu’nun “Sevgili Yoldaşlar” başlıklı ve 7 Eylül 1979 tarihli mektubu, “Seksiyonlara ve Enternasyonal Yürütme Kurulu üyelerine dağıtılacak nüsha” ibareli ve “Yoldaşça, BS Bürosu” imzalı ikinci bir mektup; MK’nın 16 Eylül toplantısında hazırlanan seçim bildirisi ve “İşçiler, Emekçiler, Tüm Ezilenler” başlıklı ve “Yaşasın Sürekli Devrim” diye biten metinler yer almaktaydı.
Kongredeki yöneliş farklılıkları hemen her defasında örgüt faaliyetlerinde sorunlar, anlaşmazlıklar, aksamalar yaratmaya başlamıştı. Bu durum iç ilişkilerde gerginliklere neden olmaktaydı. Bazı görüşlere göre, örgüt aslında ölü doğmuştu. Azınlığın görüşlerine önem verilmediği ileri sürülmekteydi. Ülkenin gidişatı farklı eğilimlerin (DBC-BİC) güncel-somut olarak da büyük önem kazanmasına neden oluyor, bu durum ve yol açtığı anlaşmazlıklar ve de kişiler arasındaki eski sorunlardan kaynaklı sürtüşmeler örgüt içi gerginlikleri daha da artırıyordu.
22 Ekim 1979’da “azınlıktan” Muhittin K ve Şadi O, DSB içinde bir eğilim olduklarını ve buna “Proleter Eğilim” adını verdiklerini MK’ya ilettiler. Eğilim, “Örgütsel Yönelişlerimiz ve SD Komiteleri Üzerine” başlıklı ve “Proleter Eğilim” imzalı metin ile “Sosyalizm ya da Barbarlık Üzerine Birkaç Not” başlıklı yazıları hazırladı. Yazılar Muhittin K eliyle Ankara’ya ulaşınca oradaki birimden Ümit F, “Bu dokümanlarla bir eğilim olma yerine farklı bir örgüt anlayışına varılacağını” söyledi; ayrıca DSB ile ilişkilerin kesilmesi gerektiğini belirtti.
Muhittin K, Ümit F’ye İstanbul’a gelmesini ve bu konu hakkında o zaman konuşup bir karara varmayı önerdi. Ümit F ise kararını verdiğini ve İstanbul’a bunu açıklamaya geleceğini, (BİC eğilimini savunan) diğer arkadaşların da isterlerse kendisiyle birlikte hareket edebileceklerini söyledi.
İŞÇİ CEPHESİ’NİN KURULUŞU-KASIM 1979
Kasım 1979’da İstanbul’da bir toplantı yapıldı. Toplantıya Ümit F, Muhittin K, Şadi O, Ahmet D, İbrahim Ş, Hakkı Y (ve muhtemelen Rıfat U)……..katıldılar. Toplantıda DSB’den ayrılma ve durumun 4. Enternasyonal’e bildirilmesi için Muhittin K’nin Enternasyonal’in yaklaşan kongresine gönderilmesi kararı alındı. Karar “çoğunluk” eğilimine Ümit F tarafından bildirildi.
(Burada sözü edilen 4. Enternasyonal BS’nin 17-25 Kasım tarihleri arasında Belçika’da yapılan ve Leninist-Troçkist Fraksiyon adıyla faaliyet sürdüren Morenist akımın “Bolşevik Fraksiyon” adını alarak ayrılmasıyla sonuçlanan 11. Kongresi.)
Muhittin K, 4. Enternasyonal Birleşik Sekretarya’sının Belçika’da yapılacak kongresine Türkiye’deki sorunu ve tezleri iletmek üzere gönderildi. Muhittin K. (kendi anlatımına göre), 1978’de Türkiye’ye gelen ve dergi bürosuna uğrayan, Fransa’daki Troçkist partiden olduğunu söyleyen Patrick adlı bir Troçkistin daha önce verdiği adrese gitti. Patrick onu birkaç gün sonra 4. Enternasyonal görevlisi olduğunu söylediği Michel adlı bir kişiyle görüştürdü. Muhittin K, Michel’e Türkiye’deki durumu anlattı. Michel, (Yine Muhittin K’nin anlatımına göre) “Ciddiye alınacak durumda olmadıklarını, aradaki ayrılıklardan çok birleşme noktalarının aranması gerektiğini, daha sonra biraz büyüyerek ciddiye alınabilecek durumu gelmeleri gerektiği…” gibi sözler söyledi. Görüşme 3-4 saat sürüdü. Muhittin K kongreye kabul edilmedi. Girişimleri sonuçsuz kalınca bir süre sonra geri döndü.
1979 Kasımı’nın sonu veya aralık ayının başında yeni örgütlenmenin yayın faaliyetleri için İstanbul Cağaloğlu’nda bir büro tutuldu. Burada yapılan toplantıya Ümit F, Şadi O, Muhittin K, Ahmet D, Kenan …, Hakkı Y…. katıldılar.
Toplantıda 4. Enternasyonal’le ilgili durumun detaylarının yanı sıra acil olarak bir dergi çıkarılması ve adının “İŞÇİ CEPHESİ” olması, faaliyetin de “İşçi Cephesi” adı altında sürdürülmesi kararı alındı. (İsmi Şadi O önerdi.)
Faaliyetin örgütlenmesi için bir Geçici Yürütme Kurulu oluşturuldu. Kurulda Ümit F, İbrahim Ş, Muhittin K, Ahmet D ve Kenan… yer aldılar. Görev bölümü yapıldı: İbrahim Ş, genel mali işler, finansman temini, ayrıca Ankara, İstanbul, İnegöl’le ilişkiler; Muhittin K, sendikal faaliyetler, dış ilişkiler, yazı kurulu üyeliği; Ahmet D, basın yayın genel sorumluluğu; Ümit F, Ankara sorumluluğu ve Kürdistan işleri; Kenan…, sendika ve işçi ilişkilerinde Muhittin K’ye yardım…
İşçi Cephesi dergisinin İstanbul’da sıkıyönetim olması nedeniyle İzmir’de basılmasına, finansmanının İbrahim Ş. tarafından sağlanmasına, derginin yasal kuruluşunun Ahmet D. tarafından yapılmasına, kendisine İzmir’de Hakkı Y’nin yardımcı olmasına; dergi yazılarının hazırlanması konusunda Şadi O, Muhittin K ve Ahmet D’nin çalışmasına, yazıların GYK’de (Geçici Yürütme Kurulu) görüşüldükten sonra basılmasına karar verildi. Bunlar, bir başlangıç olarak, programatik içerikli yazılar olacaktı. Bu programatik yazıların büyük bölümü, bu arada dönemin gündemdeki konusu olarak SSCB’nin Afganistan’a yaptığı müdahale ile ilgili yazı Şadi O. tarafından kaleme alındı. Programın dibace bölümüyle ekonomik talepler ise Muhittin K tarafından yazıldı.
Tartışmalar ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra 1 Şubat 1980’de, sahipliğini ve yazı işleri sorumluluğunu Ahmet D’nin üstlendiği İşçi Cephesi dergisi İzmir’de yayımlandı. 4-5 bin nüsha basılan dergi başta İstanbul, Ankara olmak üzere faaliyet sürdürülen yerlere gönderildi. Aynı dönemde bir yayınevi kurularak kitap yayımlama konusu da gündeme geldi. Bu konuda araştırma yapılması kararı alındı. Bu sıralarda İbrahim Ş. ve Muhittin K, Erdoğan Y adlı, daha sonra Troçkist olmuş eski bir Halkın Kurtuluşu taraftarını örgüte önerdiler. Erdoğan Y örgüte katıldı.
Örgütün gerçek adının KİB (Komünist İşçi Birliği) olması kararı alındı. Yeni örgütün Merkez Komitesi Ümit F, İbrahim Ş, Muhittin K, Şadi O ve Kenan…’dan oluşuyordu. Daha sonra, yeni katılan Erdoğan Y’de MK’ya alındı. Daha önce yapılan görev bölümüne ek olarak Erdoğan Y, örgütlenme işleri sorumluluğuna getirildi. İnegöl Komitesi de ona bağlandı. Tüzük olarak da DSB tüzüğü kabul edildi.
Bu arada derginin savunduğu tezleri, programı ve mücadele taktiklerini işçi sınıfına ulaştırmak amacıyla her biri yaklaşık iki bin nüsha basılan “İşçi Bülteni” adıyla sınıfa yönelik iki bülten hazırlandı; bültenler sendikalara, fabrika temsilciliklerine ve çeşitli işçi bölgelerine yollandı. İşçi Bültenlerinde, işçi sınıfına yapılan, yaklaşan bir askeri darbeye karşı hazırlık, örgütlenme ve silahlı direniş çağrısı dönemin Aydınlık gazetesinde “Karanlık mihrakların provokasyon çağrısı!” başlığıyla haber oldu.
Ancak 1980 yılının ocak ve şubat aylarında Tariş olaylarının yaşandığı İzmir’de de (diğer bazı illerle birlikte) 20 Şubat’ta sıkıyönetim ilan edilmesinin ardından Ege Ordu ve İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından dergi hakkında toplatma ve kapatma kararı verildi. Bunun ardından dergiyle ilgili bir değerlendirme için yapılan toplantıda derginin yasal bir biçimde çıkartılması imkânının olmadığı sonucuna varıldı.
Örgütün kurulmasıyla İstanbul, Ankara, İzmir birimleri oluşturulmuştu. İnegöl’de ise bir komite (Muhittin D, Süleyman S, Mustafa Ş) etrafında örgütlenme kararı alındı. Bu komitenin İstanbul’a bağlı olarak çalışmasına karar verildi. Bu dönemde “İşçi Cephesi” adıyla faaliyet gösteren örgüt, çeşitli bölgelerdeki çalışmalarıyla, bazı olumsuzlukları da içeren görece hızlı bir büyüme sürecine girdi. (Militan faaliyet, diğer bazı gruplardan ayrılan kişileri de çekiyordu.) Bu arada örgüt içinde çeşitli sorunlar da yaşanmaya başladı.
1980 Mayısı’nda Ankara’ya gelen İbrahim Ş, o sırada bir böbrek ameliyatı geçirmiş olan Ümit F’ye kendisiyle ilgili eleştirilerin olduğunu bildirdi. Ümit F haziran ayı başında İstanbul’a geldi. Emirgân Korusu’nda yapılan MK toplantısına MK’ya yedek üye seçilen Hakkı Y de katıldı. Ümit F, ilişkilerdeki gevşeklik nedeniyle, özellikle de örgütlenmeden sorumlu MK üyesi Erdoğan Y tarafından sert bir biçimde eleştirildi. Toplantıda yayınlara finansman sağlamakla görevli İbrahim Ş’ye de eleştiriler yöneltildi. Erdoğan Y ayrıca genel örgütlenmede arkadaşların kendisine yeterince ayak uyduramadığını da söyledi. Ancak hareketteki eskiliği ve mazereti (ameliyat) nedeniyle diğer MK üyeleri Ümit F’ye yönelik bu eleştirilere katılmadılar. Bu toplantıda yine askıda olan yayınevi sorunu gündeme geldi, yeniden araştırmaya devam kararı alındı.
1980 Temmuzu’nda Ümit F. toplantı için İstanbul’a çağrıldı. İstanbul’da Muhittin K ile buluştular. Muhittin K, ASİS sendikası başkan vekilliğinden istifa ettiğini; sendikada personel olarak çalışan MK üyesi Kenan…’ın da işine son verildiğini söyledi.
Aynı günlerde İstanbul-Büyükada’da yapılan toplantıda sendikadaki gelişmelere ilişkin olarak, bundan böyle sendikada bir faaliyet yapılıp yapılamayacağı konusu ve diğer örgütsel konular konuşuldu. Sendikada bir muhalefet oluşturulup oluşturulamayacağı konusu gündeme getirildi. Ağustos ayında yapılacak sendika kongresinde bir muhalefet oluşturulması kararı alındı. Toplantıda ayrıca yayınevi konusu da ele alındı.
Ağustos’taki sendika kongresinin ardından ay sonuna doğru İstanbul’da, (açık alanda-Emirgan Korusu?) bir toplantı daha yapıldı. MK üyeleri dışında Ali Rıza V, Hakkı Y de (yedek üye) toplantıda bulundular. Toplantıda sendika kongresinde yapılan seçimin sonuçları tartışılıp hiçbir varlık gösterilemediği sonucuna varıldı. Toplantıda ayrıca Ümit F’nin örgütsel faaliyetteki çekimser tutumları da özellikle Erdoğan Y tarafından eleştirildi. Ümit F ise, (Genel duruma binaen) bu işin bitmiş olduğunu, örgütün feshedilmesi gerektiğini ve bu yapıdan çekildiğini söyledi. Toplantıya çağırılmış olan Ali Rıza V de Ümit F ile aynı düşüncede olduğunu belirtti. Toplantı bu havada sona erdi.
Daha sonra Merkez Komitesi, Ümit F ve üye Ali Rıza V’nin örgütle ilişkilerinin kesilmesine karar verdi.
Bu dönemin sonuna doğru, İşçi Cephesi saflarında o zamana kadar sempatizanı olunan 4. Enternasyonal Birleşik Sekretaryası’nın ilgisizliği ve bazı görüşleri nedeniyle güçlenen şikâyet ve kuşkular, bu konuda yeni arayışlara yol açmıştı. Bu bağlamda Bir başka enternasyonal örgütlenme olarak Fransa merkezli bir uluslararası faaliyet sürdüren “Lambertçilerin” (OCI) bazı temel dokümanları Şadi O tarafından Türkçeye çevrilerek üyelere dağıtıldı. Ancak koşullar bu konuda kapsamlı bir tartışmaya ve bunun sonucunda bir karara varılmasına izin vermedi.
Kısa bir süre sonra 12 Eylül (1980) darbesi yaşandı.

12 EYLÜL’DEN SONRA
Darbeden birkaç hafta sonra Erdoğan Y, yanında Ankara biriminden Muhittin D ile birlikte Ümit F’yi aradı ve Ankara Güvenpark’ta buluştular. Ümit F’ye tavrının üyelikle bağdaşmadığı, Ankara’da Muhittin D’nin yalnız bırakıldığı, kendisine herhangi bir yardımda bulunulmadığı, bu nedenle birtakım önlemlerin alınmak zorunda kalındığı, sonuçta Ümit F ve Ali Rıza V’nin örgütten ihraç edilmesi kararının verildiği, eğer isterlerse ileride yapılacak bir kongrede kendilerini savunabilecekleri söylendi. Ümit F ise buna gerek olmadığını, ilişkiyi zaten ağustos ayındaki toplantıda kendisinin kopardığını söyledi.
Darbeden hemen sonra, 18 Eylül’de Şadi O, Köz Yayınevi tarafından basılan, Ernest Mandel’in “Marksizme Giriş” kitabının çevirisi nedeniyle “komünizm propagandası” suçlamasıyla açılan davada 7,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu 12 Eylül’den sonra TCK 142. Madde’den verilen ilk hapis cezasıydı. Şadi O’nun bu cezası daha sonra, TCK 141’den (gizli örgüt) ceza aldığı sırada Yargıtay tarafından bozuldu.
12 Eylül’den sonra İşçi Cephesi faaliyeti giderek daraldı. Ciddi bir dağılma yaşanıyordu. 1981’de İşçi Cephesi dergisi sahibi ve yazı işleri sorumlusu olarak hakkında İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı’nca dava açılan ve aranan Ahmet D saklandığı yerde yakalandı. Bu olayda Ahmet’in örgüt tarafından yeterince korunamamış olmasının ve bu konuda baştan itibaren hazırlıksız davranılmasının büyük rolü vardı. Merkez Komite üyeleri (asil ve yedek) Kenan… Erdoğan Y ve Hakkı Y, geri kalan ilişkileri toparlamak, dağılmayı ve örgütün yok olmasını engellemek amacıyla örgüt yönetimine tamamıyla el koyarak Muhittin K ve Şadi O’nun konumları ve karşı karşıya oldukları tehlikeler nedeniyle Merkez Komite üyeliği görevlerinden alınmasına (askıya alınıyor) karar verdiler. (Bu karar bu yoldaşlarla tartışılarak alındı.) Kenan …, tehlike altındaki yoldaşların (başta Şadi O olmak üzere) gerektiğinde yurtdışına çıkarılabilmesi için, bir yurtdışı örgüt ayağı kurmak, “köprübaşı” oluşturmak, Yunanistan’daki Troçkist örgütlerle ilişki kurmak ve destek sağlamak için Yunanistan’a gönderildi. Ancak bir başarı sağlayamadan bir süre sonra geri döndü.
(Eski) Merkez Komite üyesi Muhittin K, 6 Ekim 1980’de DİSK davası nedeniyle Sıkıyönetim tarafından evinde gözaltına alındı. 21 Aralık’ta serbest bırakıldı. Ancak savcılığın itirazı üzerine 20 Ocak 1981’de yeniden tutuklandı, 17 ay Davutpaşa Cezaevi’nde yattıktan sonra 20 Mayıs 1982’de tahliye edildi. Aynı dava ile ilgili olarak DKB üyesi ASİS’li sendikacılar Alev A ve Rıfat K de gözaltına alındılar.
Bu dönemde örgütün İzmir biriminden Kemal Caner A ve Hakkı Y, gelişmeler üzerine örgütün tehlike altındaki militanlarını güvenli bir alana ulaştırma amacıyla yurtdışına çıkış planı ve imkânları hazırlamaya çalışıyorlardı. Aynı dönemde belirli ilişkiler dışında (örgütü ayakta tutmaya çalışan çok dar bir grubun dışında) örgütsel yapı tamamen dağılmış durumdaydı. Üyeler ve sempatizanlar büyük bir moral bozukluğu içinde tamamen pasif bir haldeydiler.

Şadi O, o sıralar saklanıyordu. Muhittin K, DİSK davasından hapisteydi. Ahmet D, sıkıyönetim tarafından aranmaktaydı. Faaliyetin finansmanından sorumlu MK üyesi İbrahim Ş ise bazı örgüt üyeleriyle kurduğu “parasal” ilişkiler ve bu ilişkilerin bir çeşit iflasla sonuçlanması nedeniyle ağır biçimde eleştirilmiş, ardından da örgütten uzaklaştırılmıştı. Daha sonra adı İnegöl grubunun ifadelerinde (1982) geçen İbrahim Ş, polis tarafından aranmaya başlamıştı. (1984 baharında yakalandı. 1984 Temmuz ayında, getirildiği İstanbul’da ev göstermek suretiyle o zamana kadar soyadları bilinmediği için gerçek kimlikleri tespit edilememiş olan Rıfat U. ve Hakkı Y’nin yakalanmalarına neden oldu.)
1981 Nisanı’nda İstanbul’da yakalanan İşçi Cephesi dergisi sorumlusu Ahmet D, İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı 1’nolu Askeri Mahkemesi tarafından “komünizm propagandası” suçuyla 9 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı ve Burdur Cezaevi’ne girdi.
Aynı yıl Troçkist gruplardan “Sosyalist Mücadele Defterleri” Yazı İşleri Sorumlusu Ali Rıza T, ceza yedi. Önce Hasdal Askeri Cezaevi’nde, ardından da Çanakkale Cezaevi’de iki yıla yakın hapis yattı, daha sonra beraat etti.
1982
İşçi Cephesi’nden artakalanlar (Erdoğan Y, Şadi O, Hakkı Y, Kenan…) bağlantılarını sürdürmeye çalıştılar.1982 yılının başlarında DKB’den kopan ve faaliyetinde “Proleter Sosyalist Grup” adını kullanan bir grupla ilişki kuruldu. (Bunların bir kısmı Hakkı Y’nin Troçkizme kazandırdığı, ancak daha sonra DKB’de yer alan kişilerdi.) Ancak kararlaştırılan randevuya az bir zaman kala grup 20 Şubat 1982’de bir ihbar üzerine polis operasyonuna maruz kaldı ve grubun 6 üyesi gözaltına alındı. (Bu arada silah ve mermi de yakalattılar.)
Mayıs ayında “İşçi Cephesi”nin Bursa -İnegöl’de faaliyet gösteren birimine yönelik çok sayıda kişinin gözaltına alındığı yerel bir operasyon yapıldı. Yakalananların verdikleri ifadelerin sonucunda operasyon önce Ankara’ya sıçradı. İnegöl’den Süleyman S’nin ifadesi üzerine Ümit F, 25 Mayıs 1982’de gözaltına alındı. 3 Haziran’da Bursa Emniyeti’ne götürüldü. Buradaki sorgusunda Ankara’da annesinin evinde sakladığı bir “örgüt arşivinin” varlığını itiraf etti. (İşkence altında) Böylece operasyon İnegöl grubunun ve Ümit F’nin ifadeleri doğrultusunda İstanbul’a sıçradı. Ümit F, 15 Haziran’da İstanbul’a yer göstermesi için getirildi, ancak (söylenene göre) polisin bu adresleri daha önce tespit etmesi nedeniyle buna gerek kalmadı. 11 Haziran’da Şadi O ve 18 Haziran’da “Eleştiri” çevresinden Orhan D yakalandılar. Kısa bir süre önce DİSK davasından tahliye edilen, ancak son operasyonlar nedeniyle aranan Muhittin K ise, yurtdışına çıkartılmak üzere İzmir’e gelmesi beklenirken Ayvalık’ta ailesine ait yazlıkta 21 Haziran’da yakalandı. Bu kişiler polisin uydurduğu “TROÇKİST” (bazen “TROÇKİSTLER”, “DEVRİMCİ MARKSİSTLER”) adlı (“birleşik!”) bir örgüt davasında İstanbul’da birlikte yargılanarak hapis cezalarına çarptırıldılar. (Ümit F, İnegöl grubuyla birlikte Gölcük Donanma Askeri Mahkemesi’nde yargılandı.)
9 yıllık hapis cezası nedeniyle Burdur Cezaevi’nde bulunan İşçi Cephesi dergisi sahibi-yazıişleri sorumlusu ve KİB-MK üyesi Ahmet D, adının İnegöl-Ankara operasyonunda geçmesi üzerine 14 Nisan’da cezaevinden alınarak sorgulanmak üzere 15 Nisan’da Bursa emniyetine getirildi. (İnegöl-Ankara sorgulaması Bursa’da yapılıyor.) Burada gördüğü işkenceye rağmen örgüt bağlantısını kabul etmedi. Siyasi savunma yaptı; İşçi Cephesi dergisini kendi imkânlarıyla ve tek başına çıkardığını ısrarla söyleyerek bu ifadesinde sonuna kadar direndi. Bu direnişinin sonucu olarak da gizli örgüt yöneticiliği suçlamasından beraat etti.
Operasyonun, büyük ölçüde dağılmış da olsa örgütün kurucu-lider kadrolarına yönelmesi ve bu kadroların yakalanması, zaten son derece dar bir alana, bir anlamda “hayatta kalma” çabasına sıkışan faaliyetin tamamen durmasına neden oldu. Dışarıda kalan ve bir çıkış yolu arayan son “yönetimin” (Çünkü kendi zorunlu iç ilişkilerinden başka yönetecekleri bir şey kalmamıştı!) ve bağlantının sürdüğü birkaç üyenin, kendilerine katılan birkaç eski ve yeni ilişki ile birlikte yurtdışında güvenli bir alana ulaşma çabaları esnasında yaşanan gerilim ve anlaşmazlıklar nedeniyle var olan bağların da tamamen kopmasıyla Kasım 1979’dan bu yana faaliyetini sürdürmekte olan “İşçi Cephesi” Haziran 1982’de tarihe karıştı.
İşçi Cephesi, yıllar sonra “biz zaten söylemiştik” veya “biliyorduk” gibi açıklamalar yapsalar da dönemin “devasa” sosyalist örgütlerinin politik kavrayışsızlıkları, ideolojik-teorik-metodolojik yanlış ve yetersizlikleri nedeniyle farkına varamadıkları veya dile getirmeye cesaret edemedikleri askeri darbe sürecini açıklıkla gören; bunun da ötesinde politik ve programatik olarak net bir tavır koyan, işçi sınıfı mücadelesine ve öz örgütlülüklerine dayalı siyasi-askeri mücadele taktikleri öneren ve bunu cesaretle ilan eden bir örgütsel faaliyet olmuştur. Ancak bir örgüt olarak aktif siyasi mücadelesini aşağı yukarı on ay boyunca (Kasım 79-Eylül 80) sürdüren İşçi Cephesi, sağlam bir örgütsel altyapı (teşkilat-plan) oluşturmayı başaramadan (belki de önderliğinin acemilikleri, sınırlılıkları nedeniyle ve dönemin gelişmelerinin hızı karşısında bunu düşünme ve oluşturma fırsatı bile bulamadan!) 12 Eylül askeri diktatörlüğü koşullarına direnç gösteremeyerek bir süre sonra kolayca dağılma noktasına gelmiştir. Darbe dönemi koşulları aynı zamanda örgütün lider kadrosunun hem bireysel, hem de kolektif zaaflarını çok daha belirgin biçimde ortaya çıkarmış, bazı önemli istisnalar dışında iddia ve söylemlerine denk düşmeyen tutumlar sergilemelerine de yol açmıştır. Kısacası, siyasi ve örgütsel anlamda “İşçi Cephesi” deneyimi bugün eğer gerçekten sahip çıkılacaksa, yukarıda ifade edilmeye çalışılan tarihsel gerçekler (veya gerçek tarihi) temelinde ve her türlü tek yanlı anlatım ve tevatürden uzak bir biçimde kavranmalıdır.