Yel İşçiden Eserken

Yel İşçiden Eserken

Esat Erdoğan

Tüketimi yavaşlatarak enflasyonu durduracağını iddia eden Saray, enflasyonu durduramadığı gibi ekonomiyi iflasın eşiğine getirdi. Yüksek faiz, yüksek enflasyon sarmalında işsizlik artıyor (geniş tanımlı işsiz oranı yüzde 26,5), ücretler ve çalışma koşullarımız hızla kötüleşiyor. Büyük patronlar, para babaları neredeyse vergi ödemezken krizin tüm bedeli emeği ile geçinenlere ödetiliyor. Şimşek’in Orta Vadeli Programı altında açlık sınırı asgari ücretin üstüne çıkarken, kredi kartı borçları ödenemez noktaya geldi. DİSK AR’a göre son bir yılda kiralar yüzde 121, eğitim masrafları yüzde 121 arttı. Yine dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 80 arttı. 3003’ten bu yana ortalama fiyatlar 20 kat, gıda fiyatları ise 31 kat arttı.  Bu yoksullaşma yetmezmiş gibi Saray, kıdem tazminatını kaldırarak patronlar sınıfını daha da rahatlatmanın yollarını arıyor.1

24 Ocak kararlarının ardından 12 Eylül 1980’de kurulan askeri cuntanın kurmak istediği çalışma düzeni, Erdoğan’ın Saray rejimi ile devam ediyor. Saray, kriz bahanesiyle çalışma hayatını patronlar lehine yeniden düzenliyor. Devlet ve yasaları patronlar sınıfının çıkarlarını koruyor.  Ülkenin tüm yeraltı kaynakları yasa tanımaz şekilde yağmalanıyor. Karşı çıkanlara da Hopa’da çevre savunucularına karşı olduğu gibi bazen sivil faşistler ya da Polonez işçilerine olduğu gibi güvenlik güçleri saldırıyor. İşçi hareketi baskı metotlarıyla durdurulmadığında sendikal bürokrasi ve burjuva muhalefet mücadelelerimizi dizginlemek için sahnedeki yerini alıyor. “Çalışarak mı, dövüşerek mi ölmek” sorusunu ülkenin dört bir yanında işçi kardeşlerimiz kendine soruyor.

Ne Yaparlarsa Yapsınlar Öfke Çuvala Sığmıyor

Temmuz ayında yüksek enflasyona rağmen ücretlere zam alamadık. Sendikalı işletmelerdeki toplu sözleşme zam oranları ücretlerdeki kayıplarımızı telafi etmiyor.  Farklı sektörlerde sendika üyesiysek ek zam talep ediyoruz, değilse koşullarımızı iyileştirmek için patronun karşısına sendika üyesi olarak birlik içerisinde çıkmaya çalışıyoruz. Ancak her iki durumda da patronların işten çıkarma saldırısıyla karşı karşıya kalıyoruz. Patronlar en ufak hak talebimize bile tahammül edemiyorlar. Onların yasa tanımazlığına göz yuman Saray’ın adaleti, polis ve jandarma zoru ile işçileri durdurmaya çalışıyor. Oysa bizim hak aramamız hem anayasal hem de meşru. Onların kanun tanımazlığı ise adaletsizliğin ta kendisi.

Bu saldırı dalgasına birçok işyerinde kardeşlerimiz daha militan, daha öfkeli şekilde cevap vermeye başladılar. Bugün yeni bir dönemin emarelerini görüyoruz. İşçi sınıfının öncü bölüklerinin ayak sesleri yeri, göğü sarsıyor. Sıkılı yumruklar fabrikaları, plazaları kuşatıyor. Mücadeleler dizginlerinden boşalmak üzere. Deneyimler birbirine örnek oluyor, yolu açıyor. Uzun yıllardır görmediğimiz kadar çok mücadele var ülkenin dört bir yanında. Bazı mücadeleler işbirlikçi düzen sendikacılığından kopuş dinamikleri taşıyor. Yeni bir taban sendikacılığı anlayışı, yeni bir militan işçi kuşağı mayalanıyor. Genç işçiler çağrı merkezlerinde, madenlerde, depolarda, fabrikalarda ilk defa greve hazırlanıyorlar.

Yeni Bir Mücadele Dalgası

Son dönemin mücadeleci direnişlerinden biri CarrefourSa depolarında yaşandı. DGD-SEN üyesi depo işçilerinin ek zam talebi nedeniyle 6 temsilci kardeşimiz işten çıkarıldı. Ancak büyük bir dayanışma ve kararlı, yaygın bir mücadele ile CarrefourSa’nın her mağazasının eylem alanına çevrildiler ve patronlar geri adım atmak zorunda kalarak atılan kardeşlerimiz geri aldılar.  Eylem alanını işyeri önünden şehrin sokaklarına yayan, irade ve militanlık gösteren sendika önemli bir başarı elde etti. 

Bir diğer önemli mücadele Femma Madenlerinde hükümete, devlete rağmen sendikalaşan, mücadele eden Bağımsız Maden-İş üyesi kardeşlerimiz veriyor. Sendikalaştıkları için atılan işçilere, diğer arkadaşları da iş bırakarak destek veriyorlar. Geride arkadaşlarını bırakmıyorlar. Soma sokaklarını, Saray’ın milletvekili olan patrona, ailelerinin de desteğiyle, dar ediyorlar. Gözaltılar, baskılar geri adım attırmıyor. Çalışma koşulları düzelsin, ücretleri düzelsin istiyorlar. Bunun için şiddet görüyorlar ama onlar haklılar ve kararlılar.

Antep ve Urfa bölgesinde önemli mücadelelere önderlik eden Birtek-Sen üyesi işçi kardeşlerimiz, son olarak Antep Akcanlar Tekstil’de işten çıkarmalara, kötü koşullara karşı örgütlendiler. Fabrika önünde pasif bekleme yerine, mücadeleyi yaymaya çalışıyorlar. Patronun oteli önünde yaptıkları açıklamada şiddete maruz kaldılar ama yine pes etmediler. İşçi ailelerini de toplumu da eylemleriyle birleştiriyorlar.

Tek Gıda-İş üyesi işçiler de çok sayıda fabrikada grevdeler. Bunlardan en öne çıkanı Polonez işçileri. Sendikalaştıkları için kapı önüne konan 132 işçi kardeşimiz, toplumsal mücadele ve dayanışmayı büyütüyorlar. Birlikleri, coşkuları ve işyerini önünü aşan mücadeleleri ile örnek oluyorlar. Bu nedenle kolluk güçlerinin nerdeyse her gün tehdidine uğruyorlar. İşten atılmış olmaları yetmiyor, bir de şiddete uğruyorlar. Polonez uzun süredir olmayan bir dayanışma ve birlikle mücadeleyi güçlendiriyor. Sendika işçi sınıfından yana tüm güçleri defansa çağırıyor. Sendika Kristal Yağlarında, Lezitta’da ve Perfetti’de grevde. Bu dört önemli mücadele ile gıda işçileri tüm işçi sınıfına öncü ateşlerini yakıyorlar.

Belediye işçisi kardeşlerimiz de hem işverenlere hem sendikal bürokrasilere karşı mücadele ediyorlar, sendikalarının imzaladığı sefalet sözleşmelerini yırtıyorlar. İzmir Karşıyaka Belediyesi Kent A.Ş.  işçisi kardeşlerimiz Kod 26 ve kod 46’dan atıldılar. Onlarca işçi tazminatsız kapının önüne koyuldular ve direnişe geçtiler. İşten çıkarılan 147 belediye işçisi kardeşimiz üç aydan fazladır mücadele ediyorlar. Yine haklarını aradıkları için işten atılan Menemen belediye işçileri de direnişteler. İzmir Kemalpaşa belediyesinden 140 işçi kardeşimiz çıkarıldı. Dersim Nazimiye belediyesi işçileri de mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyorlar. Belediyelerdeki çalışma koşullarına, siyasi baskılara karşı diz çökmüyorlar, boyun eğmiyorlar. Sol sendikal bürokrasiler de, CHP de artık onları zapt edemiyor.

Metal sektörü henüz grev ateşini güçlü şekilde yakmasa da birçok işyerinde mücadeleler var.  Birleşik Metal-İş üyesi Belfasa Silvermet üyesi işçiler yüzde 70 zam talebiyle grevdeler. Yine BMİS üyesi Gebze Merzan işçilerinin grevi birinci ayını doldurdu. Hatay Yolbulan Metal işçileri grevlerini sürdürüyorlar. Çiğli KLS klima, İzmir Çiğli Norm Cıvata, Elbistan Çelikler Holding, Eti Krom işçileri mücadelede öne çıkıyorlar.

Petrol-İş üyesi As Plastik işçileri greve çıktılar. İşveren de 6 işçiyi çıkardı. Bu hafta Elba bant grev tabelasını astı. Geçtiğimiz hafta MKB Rondo’da Selülöz-İş üyesi işçiler greve çıktılar. Denizli Filidea işçileri Teksif üyesi oldukları için işten çıkarıldılar, eyleme geçtiler. Sara işçileri Öz Büro-İş ile greve çıktılar. Özel sektör öğretmenleri eylemlerine devam ediyorlar. İnşaat işçileri Fikirtepe şantiyelerinde ve Bakırköy metro inşaatında eylemlerini sürdürüyorlar.

Tüm bunlara yaşam kavgası veren çiftçilerin yol kesme eylemleri eklendi. İzmir, Antep, Maraş, Bursa, Balıkesir, Burdur ve diğer illerde bugüne kadar görülmemiş eylemler oldu. Dedik mücadele mayalanıyor, grev ateşleri yanıyor…

Mücadeleler Ulusal Koordinasyonlarla Birleşmeli

İşçi sınıfının yükselen sesine Türk-İş, DİSK konfederasyonları sessiz kalamayarak mitingler yaptılar. Her ne kadar sembolik de olsa üzerlerindeki bu basınç önemli. Soruyoruz, tüm konfederasyonlar neden birlikte eylem yapmıyorsunuz? Neden siyaseti, patronları hiç sıkıştırmıyorsunuz? Bugün birlik olun, sendikanın sadece aidat olmadığını bu kez göstermeyi deneyin.

Adı büyük konfederasyonlar hareket etse de etmese de işçiler durmayacak. Dedik ya çalışarak ölmek artık istemiyoruz. Daha iyi koşullar için sendikalaşacağız, iş durduracağız, greve çıkacağız.  İşçiler, devrimciler, gençler, kadınlar, ezilenler grevlerimizin yanında saf tutacaklar.

OVP ve yeni saldırı programlarıyla; esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaşıyor, ücretler düşürülüyor. Sosyal güvenliğin özel şirketlere devredilmesi, kıdem tazminatının tartışılıyor. OVP, On ikinci Kalkınma Planı, Kamu tasarruf paketi ve diğer kemer sıkma politikalarına, karşı grev ve fiili mücadele silahlarımızı kullanmak zorundayız. Bu ablukayı ancak biz işçilerin kitlesel seferberliği dağıtabilir. Birleşik mücadele koordinasyonlarımızı kuralım, işçi sınıfımıza öncülük edelim.

Grevler kazanacak, biz kazanacağız!  

  1. ↩︎