İKLİM BARBARLIĞI KAPIDA

İKLİM BARBARLIĞI KAPIDA

Jeferson Choma

Bu yazı (www.opiniaosocialista.com.br) web sitesinde 13/9/2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Başkent São Paulo ve ülkenin büyük bir kısmı duman örtüsü altında yaşıyor. Bu haftanın başlarında, São Paulo dünyanın en kirli metropolü haline geldi. Ancak bu unvanını geçen ay dünyanın en kirli bölgesi olan Batı Amazonlar’daki şehirlerden devraldı. São Paulo’da, Amazon, Pantanal ve Cerrado’nun bazı bölgelerindeki yangınlardan çıkan duman, devasa emlak spekülasyonlarıyla körüklenen kesintisiz inşaat çalışmalarından çıkan toz parçacıklarıyla ve şehrin araç filosunu oluşturan 6,2 milyondan fazla aracın egzoz borularından çıkan dumanla karışıyor.

Durum Mad Max veya Blade Runner filmlerinden bir sahne gibi görünüyor. Ancak bunlar, neredeyse tüm ülkeyi kasıp kavuran büyük yangınların sonuçları. Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü’ne (INPE) göre, Brezilya’da 1 Ocak- 11 Eylül tarihleri ​​arasında 172.815 orman yangını kaydedildi. Bunlardan 86.195’i Amazonlar’da ve 56.363’ü Cerrado’da gerçekleşti. Ülke, küresel ısınmanın neden olduğu aşırı hava olaylarının bir sonucu olarak 1950’den bu yana en kötü kuraklığını yaşıyor. Geçtiğimiz yıl, son 125.000 yılın en sıcak yılıydı, ancak 2024’ün bu sınırı aşması bekleniyor. Mayıs ayında Rio Grande do Sul’daki sel felaketi ve mevcut sıcak hava dalgası ve kuraklık, ülkenin “yeni normal” ikliminin işaretleri. İklim değişimi kadar hızlı gerçekleşiyor ki ülkenin en üst düzey iklim yetkililerini dahi şaşırttı. Carlos Nobre, Brezilya’da ve dünyada gözlemlenen ve küresel ısınmanın neden olduğu aşırı hava olaylarının korkutucu dinamikleri hakkında Estado de S. Paulo’ya 12 Eylül’de verdiği röportajda, “Korkuyorum. Bunu kimse öngörmedi; çok hızlı” dedi.

Bu durumdan kim sorumlu? Tüm insanlık değil, insanlığın büyük iş adamları ve kapitalist toprak sahiplerinden oluşan küçük bir kısmı sorumlu. Dünya’nın ortalama küresel sıcaklığı, sermaye birikiminin damarlarında dolaşan ve atmosfere sürekli olarak tonlarca ‘Sera Gazı’ salan fosil yakıtların doymak bilmez tüketimi nedeniyle artmıştır. Ancak, emperyalist ülkelerde büyük failler sanayi ve ulaşım iken, burada, Brezilya’nın çeper kapitalizminde, en büyük ‘Sera Gazı’ yayıcıları tarım ve ormansızlaştırmadır. İkisi birlikte, ulusal karbon emisyonların %75’inden fazlasını salmaktadırlar ve bu da kapitalist devletin desteklediği mevcut tarım modelinin sorgulanabilirliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Yol, Yangın ve Yıkım

Yılın başından bu yana en büyük yangınları kaydeden on bölgenin başında Amazon’daki dokuz şehir yer alıyor. Bunlar arasında ülkenin en büyük sığır sürüsüne sahip bölge olan São Félix do Xingu (PA); Trans-Amazon otoyolunun geçtiği Altamira (PA), Apuí (AM), Itaituba (PA) ve Labreá (AM); ve soya fasulyesi yetiştiriciliğinin Mato Grosso’nun kuzeyinden genişlediği BR-163 otoyolunun kenarındaki Novo Progresso (PA) yer alıyor.

Amazon’daki yollarla ilgili bir gerçek vardır: Yolların olduğu yerde ormansızlaştırma ve yangınlar da vardır. Sonuçta bunlar, diktatörlük tarafından maden kaynaklarında ulusal ve yabancı sermayenin ilerlemesini teşvik etmek ve bölgeyi tarımla işgal etmek için inşa edilmiştir. Sertingueiro (Kauçuk) Hareketinin lideri Chico Mendes’in, Dünya Bankası’nın BR-364 otoyoluna finansman sağlamayı durdurmasını sağlamayı başardığında dünya çapında ün kazanması tesadüf değildir. Bu, büyük çiftlik sahiplerinin ölüm fermanlarını imzalamalarına yol açan ana olaylardan biri oldu. Şehitliği Amazon’un korunmasına yardımcı oldu, ancak ne kadar süreyle? (Chico Mendes Brezilyalı bir kauçuk işçisi, önderi ve çevreciydi. Amazon yağmur ormanlarını korumak için mücadele etti ve Brezilyalı köylülerin ve yerli halkın insan haklarını savundu. 22 Aralık 1988’de çiftlik sahipleri tarafından öldürüldü.)

Uydu görüntüleri, bu bölgelerdeki yangınların, tarım ticareti adı verilen kapitalist tarım modeli için yeni tarımsal sınırların açıldığını gösterdiğinin en büyük kanıtıdır. Bunlar, BR-163 ve Transamazonica otoyollarının kenarlarındaki kamu arazilerini gasp eden büyük toprak sahipleri ve spekülatörlerdir. Ayrıca, Ulusal Parklar veya Yerli Topraklarının işgaline hazırlanıyorlar ve de güçlü müttefikleri var.

Çevresel Çöküşe Yol Açacak Bir Proje

Tarımsal işletmelerin neden olduğu çevresel yıkımı finanse eden Brezilya Devleti’dir (ve iktidara gelen tüm hükümetler). Fernando Henrique Cardoso (PSDB) hükümetinden bu yana, tarım sektörü genişlemesini ve büyümesini finanse etmek için cömert kamu kredileri aldı. O zamanlar, hükümet bu finansmanı ülkenin ticaret dengesi açığına bir “çözüm” ve faiz ödemek ve kamu borcunu geri ödemek için dolar çekmeye devam etmenin bir yolu olarak görüyordu.

Lula’nın (PT) ilk dönemlerinde, tarım sektörü daha da fazla ödüllendirildi. Tarım için kamu finansmanının artırılmasına ek olarak, hükümet ayrıca uluslararası alanda çoğu tarımsal işletmeyle bağlantılı olan en başarılı Brezilya şirketlerini “ulusal şampiyonlar” olarak göstermenin bir yolu olarak tarımın büyümesini teşvik etti. PT hükümetleri böylece ülkenin yeniden sanayileşmesini teşvik etmek için sözde bir “ulusal burjuvazi” yaratmaya çalıştı. Ancak sonuç çok farklıydı. Ülke, ekonominin diğer sektörlerinin sanayisizleşmesi pahasına yalnızca tarımsal ve düşük teknolojili ürünlerin ihracatçısı olma yolunda ilerlemeye devam etti. Tek rolü, Brezilya’nın uluslararası tekelci sermayeye olan bağımlılığını derinleştirmek oldu.

Hükümet Safra Planı aracılığıyla büyük tarım işletmeleri için 400 milyar realden fazla para açıkladığında, geçmişin saçmalıkları bir trajedi olarak kendini tekrarlıyor. Oysa gerçekte toplum için yiyecek üreten köylü aile tarımı için sadece 70 milyar real önerdi. Amazon, Cerrado ve Pantanal’ın ormanlarının külleri üzerinde tarım işletmelerinin genişlemesini finanse eden işte bu para dağı.

Sanki bunlar yetmezmiş gibi, hükümet ayrıca Brezilya Amazonları2nın tam kalbinde, yağmur ormanlarının en korunaklı alanlarından birine tarımsal işletmelerin tahribatını getirecek olan BR-319 otoyolunun (Porto Velho’yu Manaus’a bağlayan) yeniden inşasına da desteğini duyurdu. Ayrıca bunun bölgedeki iklim krizinin etkilerini hafifletecek bir önlem olduğunu da ilan etti (!). Bu nasıl mümkün olabilir?

BR-319, “dünyanın sonunun otoyolu” olarak adlandırılabilir. Yeniden inşası, Amazon’un en korunan alanlarından biri için ölüm fermanı olacak ve ormanı, ormanın emdiğinden daha fazla karbondioksit (CO2) yaymaya başladığı ve küresel ısınmayı daha da kötüleştirdiği sözde geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınlaştıracaktır. Dolayısıyla yağış miktarı da Orta-Güney Brezilya’da azalacaktır. Tüm bunlar, yıllardır BR-319’un yeniden inşasının olası etkilerini inceleyen Philip Fearnside gibi önemli bilim insanları tarafından iyi bir şekilde açıklanmıştır.

Bizi iklim çöküşüne sürükleyecek bu yıkım projesinin yanı sıra, Amazon Nehri ağzında petrol arama girişimi de var ki, bu yalnızca büyük uluslararası petrol şirketlerinin işine yarayacak, Amazonların doğal dengesini ve geleneksel halklarını tehdit edecek ve ülkenin dünya ekonomisindeki ikincil rolünü daha da derinleştirecektir.

Toprak Sahiplerinin Kongresi

Toprak sahipleri Ulusal Kongre’ye hakimdir. Duyurulan felaketin ortasında, parlamenterler, kamu arazilerinin çalınmasını, tarım ilaçlarının kullanımını, çevre lisanslarının iptalini ve bu bölgelerde madenciliğin onaylanması ve yeni yerli toprak sınırlarının engellenmesiyle yerli topraklarına saldırıları destekleyen yasa tasarılarını bir araya getiren sözde “Yıkım Paketi” ile çevreye, ormanların yerli halklarına ve tüm nüfusa karşı tarihi boyutlarda bir saldırı hazırlıyorlar. Sahillerin özelleştirmesi için anayasa’ya önerilen yasa tasarısı, bu korkunç buzdağının sadece görünen kısmı.

Kongredeki toprak sahipleri Yıkım Paketi’nde ilerliyor ve projelerinin çoğu büyük adımlarla ilerliyor. Bunu durdurmak için sadece Yerli Halklar, Quilombolalar(Afrika’dan getirilen kölelerin torunları) ve geleneksel köylüler tarafından değil, aynı zamanda tüm işçi sınıfı tarafından büyük seferberlik gerekecek. Bu önlemlerin onaylanması önümüzdeki yıllarda nüfusun çoğunluğunun kaderini belirleyecek. Brumadinho’daki (MG) gibi daha fazla felaket mi yoksa Rio Grande do Sul’daki gibi seller mi, bugün gördüğümüz kuraklıklar ve yangınlar mı yaşayacağımıza karar verecek. Belki de tüm bu korkunç felaketler, Yıkım Paketi onaylanırsa gelecek olanlarla karşılaştırıldığında olacakların yanında küçük kalacaktır.

Yüksek Federal Mahkeme (STF), Müzakere Edilemez Haklar İçin Müzakere Etmek İstiyor

Başka türlü olamayacağı gibi, Brezilya’daki büyük toprak sahiplerinin siyasi ağırlığı Yüksek Federal Mahkeme (STF) kararlarına da yansıyor. Yüksek Mahkeme şu anda bir uzlaşma masasında” geçici çerçeveyi ve 14701/23 sayılı Kanun kapsamında yerli halklara yönelik diğer saldırıları tartışıyor. Bu, yerli halklara hakları garanti eden Anayasa maddelerini yoksayma girişimidir.

14.701/2023 sayılı yasa kesinlikle anayasaya aykırıdır ve üzerinde müzakere yapılması mümkün değildir, bu nedenle derhal askıya alınmalıdır. “Uzlaşma masası”, süreçlerin raportörü ve büyük toprak sahiplerinin tarihi müttefiki olan Bakan Gilmar Mendes’in emriyle oluşturulmuştur. Yerli Halkların Birleştirilmesi (APİB) yakın zamanda Yüksek Mahkeme’nin Uzlaşma Masası’ndan çekildiğini haklı olarak duyurdu. Yerli halklar yazdıkları mektupta, “1988 Cumhuriyeti Anayasası dolayısıyla, yerli topraklar devredilemez, kullanılamaz ve bunlar üzerindeki haklar zamanaşımına uğramaz olarak tescil edilmiştir. Temel haklar konusunda herhangi bir müzakere kabul edilemez” dedi.

Buna rağmen uzlaşma masası, Yürütme Organı olan Valiler Forumu, Ulusal Eyalet Savcıları Koleji, Ulusal Belediyeler Konfederasyonu, Ulusal Belediye Başkanları Cephesi ve yerli halkların topraklarını çalmakla ilgilenen birçok kişiyle birlikte çalışmalarını sürdürüyor.

Yerli halklar, atalarının kozmolojisi ve kültürüyle ormanların en büyük savunucularıdır. 1985 ile 2020 yılları arasında Brezilya’daki Yerli Orman ve Bitki örtüsünün kaybının yalnızca %1,6’sı yerli topraklarında meydana geldi. Veriler uydu görüntülerinin analizinden geliyor. Ayrıca, topraklarının büyük çiftlikler tarafından kuşatılmasını yukarıdan görebilirsiniz. Topraklarının bütünlüğü ve doğayla olan bilgelikleri, Davi Kopenawa Yanomami’nin bize öğrettiği gibi, felaketi engelleyen şeydir.

Yaklaşan Felaket ve Bununla Nasıl Mücadele Edilir

İklim krizi kalıcıdır ve hükümetin bununla mücadele etmek ve en kötüsünü önlemek için bir “iklim acil durumu” ilan etmesi yeterli değildir. Çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Ülkede derin ve radikal bir değişime ihtiyaç vardır, böylece yoksullar ve çalışan nüfus esas kurbanlar olmaz.

Brezilya’daki herhangi bir Sera Gazı salınımını azaltma planı, sahiplerine tazminat ödenmeden tarımsal işletme arazilerinin kamulaştırılmasını gerektirir. Bu araziler ekolojik sistemleri ve su kaynaklarını yeniden oluşturmak için kullanılmalıdır. Bunlardan bazıları ayrıca, aslında kamu için gıda üreten ve fiyatları Chicago Borsası’nın finansal sermayesi tarafından belirlenen emtialar üretmeyen; yeni bir tarımsal ekolojik ve sentropik tarım modeline (sentropi, organizasyon, denge ve enerji koruma kavramlarına dayanan tarımsal ormancılık çiftçilik modeli) yol vermelidir. Ayrıca tüm Yerli Toprakları, Quilombolas ve Kamu Arazilerinden Faydalanım Rezervlerini (Mülkiyeti kamuya fakat üzerindeki kaynakların yerlilerin kullanımına açık olan araziler) sınırlarını ayırmak da gereklidir.

Açıkça, Ekvator Marjı gibi yeni petrol arama sınırlarının açılmasını askıya alması ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına büyük yatırımlar yaparak tüm enerji kaynaklarının millileştirilmesi gerekiyor. Ülkeyi yeniden sanayileştirmeye yönelik herhangi bir plan, enerji kaynaklarında bir devrim gerektirir, 70 yıl önceki kaba fosil neo-kalkınmacılık değil. “Kalkınmacılık” sadece bir retorik ve bizi (olduğu gibi) emperyalizme daha fazla bağımlılığa götürüyor.

Çevre kurumlarının iyileştirilmesine, yangınların kontrolüne ve yangınlarla mücadeleye büyük yatırımlar yapmak acildir. Bunu başarmak için, bu sektörlere yatırım yapılmasını engelleyen mali çerçeve tarafından sürdürülen mali kemer sıkma önlemlerini devreden çıkarmak gerekir. Durum dramatiktir. Brezilya Çevre ve Yenilenebilir Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün (IBAMA) çalışanlarının yarısından fazlası 2025’te emekli olacak.

Ülkeyi yeni aşırı hava olayları vuracak (yağmurlar, heyelanlar, kuraklıklar, sıcaklık, susuzluk vb.). Afetlerle mücadele için bol kaynaklarla donatılmış ve en savunmasız nüfusun demokratik katılımıyla birlikte hareket eden büyük bir ulusal kamu sistemi oluşturarak bunlara karşı hazırlıklı olmak gerekiyor.

Kapitalizm insanlığı iklim barbarlığına sürüklüyor. Bu sistemi yenmeden insanlık yaklaşan felaketi durduramayacak. İşçilerin ve müttefiklerinin, Yerli Halkların, köylülerin, Quilombolaların ve gençlerin etkili bir şekilde siyasi ve ekonomik güce sahip olduğu yeni bir sosyalist topluma ihtiyacımız var. Üretici güçleri devrimcileştirme, toplumun üretici yapısını kökten değiştirme ve doğayla metabolik bir denge kurma zorluğuyla ancak bu şekilde yüzleşebiliriz.