Emekli, Asgari Sefalete Karşı Cinsiyet Eşitliği Temelinde Sınıf Mücadelesi

Emekli, Asgari Sefalete Karşı Cinsiyet Eşitliği Temelinde Sınıf Mücadelesi

ÖZÜM Ö.

Ekonomik kriz her geçen gün derinleşerek emekçilerin alım gücünü tırpanlıyor. Nüfusun büyük bölümü hızla yoksullaştırırken çalışma hayatı giderek sertleşiyor. Yaşam tüm emekçiler için zorlaşmışken kadınların payına daha fazla sömürü, daha ucuz iş gücü düşüyor. Üstelik saray rejimi grev yasaklarını kaldırmamışken en ufak bir toplumsal mücadeleye göz açtırmıyor.

Hal böyleyken emeklerimizin üzerinde at koşturmak çok zor olmasa gerek ki 2025 yılında uygulanacak asgari ücret, işverenlerin ve hükümetin gece yarısı yaptıkları bir toplantının ardından açıklandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından net 22 bin 104, brüt ise 26 bin 5 TL olarak açıklanan asgari ücret, hiçbir işçi örgütüyle müzakere edilmeden karara bağlanmış oldu. Türkiye’de 1974’ten bu yana ulusal düzeyde açıklanan asgari ücret süreci daha önce göstermelik de olsa müzakeresiz geçmemişti.

Türkiye’de asgari ücret neden bu kadar önemli?

Kayıtlı çalışanların yarısından fazlası asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin üzerinde kalan ücretler de baskılanarak asgari ücrete yakın bir düzeye çekiliyor. Seçim öncesi dönemlerde bir nebze yüksek zamlar yapılırken, sonraki yıllar türlü bahanelerle düşük rakamlarda bırakılıyor. Son yıllarda enflasyon bahane edilerek kırpılan ücretlerle, ekonomik krizin tüm faturası emekçi ve emekliye kesiliyor.

Bu yıl açıklanan tutarlara baktığımızda enflasyonun katbekat altında kaldığını görüyoruz. TÜRK-İŞ’in yaptığı hesaplamalara göre Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 19.271 TL. Gıda ile birlikte diğer tüm temel ihtiyaçları için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) 62.772 TL. TÜİK gelir dağılımı verilerine göre, en yüksek gelire sahip nüfusun %20’lik grubunun toplam gelirden aldığı pay yüzde 48,7 iken en düşük gelir grubunun aldığı pay yalnızca yüzde 6,1. Yani nüfusun küçük bir kısmı servetine servet katarken, milyonlar yoğun sömürüyle sefalete sürükleniyor.

Sorun yalnızca asgari ücretli ile kalmıyor emekliler de açlıkla karşı karşıya

Bu yıl emekli maaşlarına yapılan zam, asgari ücrete yapılan zamdan dahi düşük. Hatta ortalama emekli maaşları açlık sınırının altında. Sosyal güvenlik sisteminin en önemli parçası olan emeklilik hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir hakkıdır. Ancak emekliler yalnızca seçim zamanları hatırlanıyor. Türkiye’de emekli olabilmek de emekli olarak var olabilmek de gün geçtikçe zorlaşıyor. Emekliler yeniden iş gücü piyasasına dahil oluyor ve emekli maaşları ancak ek gelir olarak kullanılıyor.

İnsanca bir yaşam için öncelikle ücret tespit süreçlerine sendikaları ve meslek odalarını dahil etmek şart. Ancak eşitsizlik sınıfsal farklılıkla kalmıyor, cinsiyet eşitsizliği de artmaya devam ediyor. Bu noktada sendikal bürokrasiye karşı işçi demokrasisini tahsis edecek bir sendikal mücadeleye acilen ihtiyacımız var.

Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde bir hayat mümkün

Yine TÜİK verilerinde 2023 yılında erkeklerin kadınlardan yüzde 37 daha fazla gelir elde ettiği görülüyor. 2023 em-ar Kadın Emeği Raporu’na göre ise, Türkiye kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu ülkelerden. Tam zamanlı çalışan kadınların yüzde 25,6’sı yarı zamanlı çalışan kadınların 68,1 kayıt dışı çalışıyor. Bu durumda 3,3 milyon kadın sosyal güvenceden faydalanamıyor.

DİSK-AR Temmuz 2024 raporuna göre tahmini 7 milyon kadın çalışanın yüzde 61,4’ü asgari ücretin altı ve asgari ücretin yüzde 20 fazlası ücretlerle çalışıyor. Her 10 kadın işçiden yalnızca 1’i sendikalı ve sendika yönetimlerinde kadınlar çok etkin değil. Kadınlar yedek işgücü olarak görülüyor ve eşdeğer işe sahip erkeklerden daha ucuza istihdam ediliyor. Türkiye’de kadın çalışanların çoğu yoğun olarak ev eksenli, ya da tarım gibi kayıt dışı çalışmaya müsait sektörlerde çalışabiliyor. Bu sektörlerde denetim mekanizmaları işlemeli, kadın emeği güvenceli hale getirilerek kadınların asgari ücretten yararlanması sağlanmalı.

Ayrıca kadınlar hane içindeki bakım emeği ile toplumsal olarak yeniden üretim sürecinin bizzat uygulayıcısı. Ev içi bakım emeği kadınların istihdamdan ayrılmasına ya da yarı zamanlı işlere yönelmesini zorunlu kıldığından emekli olmalarını da zorlaştırıyor. Kadınların üzerindeki bakım emeği kamusal bir sorumluluk olarak yeniden düzenlenmedikçe çalışma hayatındaki ve ev içindeki cinsiyet eşitsizliği giderilemez.

Sonuç olarak kadınların iş hayatındaki eşitliği de emeklik oranının arttırılması da yaşanabilir ücret artışları da hayatı yeniden örgütleyerek mümkün. Bu noktada sendikaların toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yeniden yapılandırılması ve sınıf sendikacılığı anlayışıyla örgütlenmesi en acil ihtiyacımızdır.

Yazar Hakkında