Meksika açmazı…

Meksika açmazı…

B.TURGUT

Beklenen, maalesef en azından gazete olarak bizim öngördüğümüz biçimiyle gerçekleşiyor. Rejim, kendisinden daha beter bir hale dönüşmeye devam ediyor. Kendi varlığı için bugüne kadar seçimlerin meşruiyetini kullanan iktidar, öncelikle Dem parti belediyelerinde geliştirdiği kayyım uygulamalarını, CHP’li belediyelere yavaş yavaş taşımaya başladı. Esenyurt’ta, Beşiktaş’ta yaptığını, “Yapıyorum çünkü yapabiliyorum” mottosuyla, daha “büyük turplara” yöneltti.

Buna karşı kalabalıklar, Türkiye tarihinin en büyük sürekli eylemleriyle sokağa çıktılar. Gezi Parkı eylemlerinin umutsuz bir dönemde, muhalefetin bile tahmin edemediği bir anda patlak vermesi gibi, gençler beklenmeyen ve hızlı bir şekilde eylemlere katıldılar. Sokakları dolduran kitleler, rejime eski korkularını yeniden hatırlattılar.

Gençlerin teknofestlerle ideolojik olarak kazanılmasını hedefleyen AKP, gençlerde büyük bir meşruluk sorunu yaşadığını hesaba katmamış görünüyor.  “Sizden de bir start-up çıkarabiliriz” algoritması, BİM, A101 kasiyerliğine, bir çağrı Merkezi’nde çalışma gerçekliğine çarparak dağıldı. 90’lı yıllar boyunca, uluslararası firmaların akın ettiği coğrafyada nispeten yüksek maaşlar alan, kendine ev-araba alabilen, tatilini yurtdışında geçiren mutlu beyaz yakalılar, sahneden asgari ücretin bir tık üstü maaş alan, öfkeli gri yakalılara dönüşerek çekildi. Şu anda üniversitelerde eğitim görenler, eğitim süreçlerince yaptıkları harcamayı, çalışma hayatları boyunca karşılayamayacak hale geldiler. Bu durum, kitlelerin mücadelelerindeki benzer sıçramalarda olduğu gibi, Türkiye gençliğinin bilincine  ve eylemlerine yavaş yavaş sızdı. Bu son dönemde siyasal hareketinin belki de en belirleyici olgularından biri olarak karşımıza çıkıyor.

Bu devinimi göremeyen sadece iktidar da değil üstelik, sosyalist yayınlara dahi sızan yeni kuşakların apotilik olduğu fikri de bu körlüğe bağlıydı. Halbuki, bu gelişmelerin öznelerinin kendini var edebileceği “konsey” formunda yapılar bu dönemlerde devasa rol oynayabilirdi, bunların yaratılmasında çok da büyük emekler sarf edilmesi gerekmezken üstelik…

Kim kimi vuracak!

AKP, herkesin ayrı ayrı kaybettiği bir tür Meksika ruletini ateşledi. Herkesin bir şekilde vurulduğu bu rulet, yine de savaş meydanında en son ayakta kalanın kazanan olacağı bir sona doğru evrilecektir. Kitlesel hareketler, eğer somut kazanımlara dönüşmezse, önce alanların polis ve çeteler eliyle kriminalize edilmesine, ardından yoğun bir devlet baskısıyla sindirilmesine yol açacaktır.

Ancak, bonapartsal bir yön, harç ve toplumsal bir bağlaç olarak pazarlanan “yeni yüzyıl yeni Türkiye” vizyonunun her durumda çöp kutusuna atıldığının elbette herkes farkında. İktidarın bundan sonrası için meşruiyetini kendi şiddetinden almaktan, her seferinde eli biraz daha büyütmekten başka çaresi de yok. Bunun için ise, kitle mobilizasyonun geri çekildiği sabahı bekleyeceği açıktır.

Dış Mihrakların desteğini alan rejim..

Tevekkeli, dış mihraklar argümanı da AKP tarafından pek fazla kullanılamıyor. Hem Trump, hem de Putin, AKP’nin iç temizlik operasyonunda onu kendi halinde bırakan bir konumlanmayı seçti. Kimi sol yayınlarda çokça rastlanan ve hayranlıkla dolu tabiriyle söyleyecek olursak “Putin Reis” (!) Türkiye’deki gösterilere bir destek açıklamasını dahi çok gördü. Hayat, yanlışları hızla çöp kutusuna atıyor.

Borsa düşer mi? Yabancı yatırımcı gelmez mi?

Burjuva muhalefetin bu operasyon sırasında piyasalarda oluşan 30 milyar dolar civarındaki kayba pek bel bağlamaması gerekir. Yeni dünya düzeni ve finans kapitalin hareket dinamikleri Saraya yeniden can suyu sağlayabilir.

O açıdan ezilmiş bir muhalefet ile, şirket-devlete dönüşmüş ülkelerin CEO’su olarak başkanlık sisteminin varlığı casino kapitalizmine can veren unsurlardan biridir. Dolayısıyla, borsa kaybının bir sızlanma aracı olmaktan çıkması gereklidir ve kapitalizmden, burjuvazinin izin verip vermeyeceğinden ve para hareketlerinden medet umulması da mümkün değildir.

Nereye yürünecek..

Eylem alanlarını dolduran kitlelerin şu anda ortaklaştığı tek unsur Erdoğan nefretidir. Ancak bu çok bileşenli kalabalıkların öfkesinin evrileceği ideolojik evrenin dikkatle izlenmesi gerekir. Sosyalistlerin, olup bitenleri iki burjuva kamp arasında çatışma olarak görüp, uzak durmaları şükür ki bu kez gerçekleşmemiştir. Ancak sosyalistlerin hem sayısal-örgütsel eksiklikleri, hem de rejimin sosyalistlere karşı terörü mücadele kanallarının kesilmesine neden olma ihtimali var.

Önümüzdeki yeni dönemi belirleyecek olan, kitlelerin birleşik mücadeleye el yordamıyla ulaşması kapasitesidir. Bu el yordamı hareket içinde, şu anda kitle hareketinde nüvelenen neo-faşist ideolojilerden beslenen, diri ve yekpare bir güç olarak hiper faşist unsurların da bu açıdan dikkatle izlenmesi, ciddi bir ideolojik savaşla kıstırılması gereklidir.

Büyük bir öfkenin ve rejimin meşruiyetinin kaybına dair hissi varlığı, somut kazanımlara evrilmez ise, bu faşist akımların tahakkümüne girme riski taşır.

CHP ve Maltepe Mitingi

İstanbul Maltepe’de tarihin en büyük kalabalıklarını toplayan mitingin muhalefet güçlerine belirli bir moral aşıladığı açıktır. Resmi açıklanan sayının bile üstünde olduğundan emin olduğumuz bu kitlesel katılım, hiç azımsanmayacak bir güce ulaşmıştır.

Ancak, bu mitinge ve organizasyona dair bazı gözlemlerimizi de ifade etmemiz gereklidir.

Miting, kalabalıkların somut bir sonuç ve hedef beklediği, en çok bu düzeyde ifade edilen sloganların yüksek bir destek gördüğü halde geçmiştir. Meydana toplananların, Erdoğan’in istifasının en büyük turp olduğunu bilmelerine rağmen, 3 milyona yakın insanın, bu sloganı tek bir ses halinde yekpare bir şekilde bağıramadığı bir durum ortaya çıkmıştır.

CHP yönetimini anayasa mahkemesi kapısından döndüren güç olarak kitleler, yeni ve özgün eylem biçimlerini denerken, CHP yönetimini de sürekli bir eylem çizgisine çekerek, onu, talepleri toplumun bütün kesimlerine yayılan, somut talepler etrafında uzun vadeli bir mücadele biçimi örmeye zorluyor. Boykotlar tam da bu dönemde gündeme gelen bir biçim olarak yaygınlık kazanıyor. Ancak gereken, kitlelerin CHP yönetimini aşarak yeni mücadele biçimlerini geliştirmeleridir.

Bu pat durumu, üstelik somut hiçbir sonuca ulaşmamışken, örneğin, Mahir Polat gibi hastalığı tutuklamaya mani olacak birisini bile özgür bırakamamışken, saçma sapan nedenlerle tutuklanan 301 öğrenci salıverilmemişken ya da gazeteciler dahi tutsak tutulur iken, uzun sürmeyeceği açıktır.

Erdoğan, bu tip durumlarda hareket serbestisi oldukça güçlü ve ardında yargı-polis gücünü yekpare olarak tuttuğunu bilen bir figürdür. DEM parti kitlesini halihazırda ikircikli duruma sokmuş iken, CHP içinden de yeni bir operasyonla sonucu değiştirebilir. Buna ortalığın durulmasını birkaç gün beklemek de dahil edilebilir. Ancak, düşman hukuku ile karşı cepheyi yarmak, ardından da tamamen teslim almak hedefi çok açıktır.

Rejimin bir sonraki saldırısında, sokağa çağrılacak kitleler, karşılarında daha yekpare bir polis gücü ve yargı sistemi bulacaklardır. Bazı gözaltılar için beraat kararı veren hâkimin yerinin değiştirilmesi haberi, kendi cephesini sağlamlaştırma olarak dikkate alınmalıdır. Çünkü, bu cephedeki herhangi bir yarılma bir çatışma anında çok ciddi sonuçlara neden olabilir.

Bu açıdan, somut hedef olarak, alanların türlü yaratıcı biçimlerde, tutulmaya devam edilmesi, işçi sınıfının, kent yoksullarının dahil olmasını sağlayacak talep ve sloganların örülmesi, ancak bu süreci, bir iç kırılma şeklinde tersine çevirebilecektir.

Nitekim, sendikaların ve işçi sınıfının bu eylemlere ancak kişisel homurdanma düzeyinde katılması ve işçi kalabalıklarının bir sınıf olarak hareket kabiliyetindeki uzun yıllara yayılan felç, bugün büyük negatif sonuçlara neden olacak vezirsiz satranç oyunu sürdürmeye benzemektedir.

Bu durumun nedenlerinden birisi de rejimin sınıf mücadele yasalarına bağlı kalarak, bir öngörü ile sendikaların ve işçi örgütlerinin, başkanlarının vb. yozlaşmasını sağlaması ve kontrol etmesidir.

Ancak, işçilerin “büyük duruşu”, bu süreci tersine çevirebilir. Unutulmamalıdır, ne demokrasi bugün kapitalizmin zaruri yoludur, ne de ekonomik daralma ve kriz otomatik olarak bir iktidarın yenilgisini sağlar.

Yazar Hakkında