Rejimin Gerçekleri Gizleme Çabası; Basına Sansür, Gazetecilere Baskı ve Şiddet!

Rejimin Gerçekleri Gizleme Çabası; Basına Sansür, Gazetecilere Baskı ve Şiddet!

Ozgur D.

Türkiye 19 Mart sabahı başka bir döneme girdi. Cumhurbaşkanı RTE, gelecek seçimde kendisini yenebilecek rakibi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun neredeyse kesin olan adaylığının önüne geçebilmek için önce 31 yıllık üniversite diplomasını yasadışı olarak iptal ettirdi ve hemen ardından onunla birlikte 80’den fazla kişiyi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “yolsuzluk” ve “terör” suçlarından başlattığı iki ayrı soruşturma kapsamında tutuklattı. Üniversitelerden başlayan protestolar, kitlesel bir nitelik kazanarak Türkiye’de otoriterleşmeye karşı kitlesel bir demokrasi mücadelesine dönüştü.

2024 Ekim ayında Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla başlayan süreç, CHP’li birçok belediyenin kayyumlara teslim edilmesiyle devam etti. Bu süreçte CHP yönetimine dahi kayyum atanması olasılığı ve hatta bir daha genel bir seçim olmayacağı kaygısı milyonlarca kişinin protestolara dâhil olmasını sağladı. Öyle ki CHP’nin kurduğu aday ön seçim sandığına 15 milyona yakın katılım gerçekleşti. Tüm bu protestolar otoriterleşmeyi kendi varlığını sürdürmesinin tek şartı olarak uygulayan Saraya geri adım attırdı. İmamoğlu yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı ancak terör suçlamasından tahliye edildi ve İBB’ye kayyum atanması ihtimali bertaraf edildi.

Protestolarda çoğunluğu gençlerden oluşan yüzlerce kişi işkenceyle, kadınlara tacizle, ve yoğun polis şiddetiyle gözaltına alındı. Görevini yerine getirmeye çalışan gazeteciler de yerlerde sürüklendi, yüzlerine biber gazı sıkıldı ya da plastik mermiyle ateş edildi. Bu sırada fiziksel yaralanmalarının yanı sıra kameraları, ekipmanları kırıldı. Protestoları takip ettikleri için,  ev baskınlarıyla gözaltına alınan 10 gazeteci önce serbest bırakıldı, ardından 7’si savcılığın karar değiştirdiğiyle tutuklandı, daha sonra gazetecilerin itirazları üzerine önce 3’ü ardından hepsi serbest bırakıldı.

Gazetecilik Suç Değildir!

Türkiye’de basına yönelik baskılar aslında bir süredir artarak devam ediyor. Artan ekonomik krizle birlikte rejim, demokratik alanı daraltırken baskı ve korkuyla biat kültürünü yaygınlaştırıyor. Bu noktada kitlelerin gerçeğe ulaşmasının engellenmesi de en büyük karşılığını basın ve medyanın susturulma çabalarında buluyor.

2024 yılının özellikle son aylarında Türkiye’de basın özgürlüğü çokça ihlal edildi ve gazeteci tutuklamaları hız kazandı. Son 3 ayda 102 davada 181 gazeteci yargılandı; 11 gazeteci tutuklandı 18 gazeteciye hapis ve adli para cezası verildi. Gazeteciler en çok terör örgütü propagandası yapmak, örgüt üyesi olmak ya da “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla yargılandı.

12 Eylül 1980 Askeri darbesinin ardından artan basın yasaklarının benzerlerini son yıllarda fazlasıyla görmekteyiz.  2013 yılındaki Gezi Parkı Protestoları sırasında ve sonrasında gazete, TV, internet denetimi başladı.15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından 100’den fazla medya kuruluşu kapatıldı ve birçok gazeteci gözaltına alındı. Covid-19 pandemi haberlerine sansür ve hatta 2023 Şubat depremleriyle ilgili erişim engelleriyle basın üzerindeki baskı devam etti. Bugün de İmamoğlu Protestolarının yayılmasını önlenmek amacıyla internetin bant genişliği düşürüldü, muhalif TV kanallarına 10 gün süreyle kapatma kararı verildi, pek çok gazeteci şiddet gördü, gözaltına alındı ve serbest bırakılmadan önce tutuklandı

Oysa basın özgürlüğü, haber, fikir ve düşünceleri serbest olarak açıklama ve yayma özgürlüğüdür ve uluslararası belgelerle ve anayasayla güvence altına alınmıştır. Gazetecileri ev baskınlarıyla gözaltına almak, halkın gerçekleri öğrenme hakkına saldırmaktır.

Üstelik Türkiye’de gazetecilerin çoğu haftada 45 saat ve üzeri çalışıyor, yıllık izin haklarını tam kullanamıyor. Çoğunluğu asgari ücretle fazla mesai yaparak, stres, kaygı ve fiziksel zorluklar nedeniyle çeşitli meslek hastalıklarıyla boğuşarak çalışıyor. Giderek artan baskı ve polis şiddeti de şartlarını daha da zorlaştırıyor. Bunlara karşın sektörde örgütlenme oranı oldukça düşük. Bugün rejimin artan baskı ve saldırılarına karşı tüm işkollarında örgütlenmek ve sendikaları mücadele etmeye zorlamak hem ekonomik, hem siyasi demokrasi için zaruri görünmekte.

Bugün cezaevleri haksızlıklara karşı demokratik haklarını kullanan öğrencilerle, Can Atalay gibi milletvekilleriyle,  aydınlarla ve görevini yaparken esir tutulan gazetecilerle dolup taşıyor. 19 Mart’ta başlayan isyan ateşini hep kor tutarak dostlarımızı cezaevlerinden alacağız. Sarayın baskılarına karşı sokaklarda, işyerlerinde, okullarda demokratik kazanımlarımıza sahip çıkarak geleceği yazacağız.

Gözaltında Şiddete ve Kadına Yönelik Tacize Son!

Gösteri ve Protesto Yapmak Anayasal Haktır, Protestolarda Tutuklananlar Derhal Serbest Bırakılsın!

Basın Özgürlüğü Anayasal Haktır, Engellenemez!

Yazar Hakkında