1 Mayıs, çatışmasızlık, maceracılık…

1 Mayıs, çatışmasızlık, maceracılık…

Buz kırılıyor, yol açılıyor. Geleceksizleştirilmiş, baskıların türlü biçimlerine uğramış gençlerin yarattığı kitlesel hareketler bizleri dünden daha umutlu hale getiriyor.

Yoksulluktan, enflasyondan beli bükülen milyonların yanına, saraydan dağıtılan milyarlık ihalelelerin gölgeleri düşüyor.

İktidarın çevresinde kümelenmiş bir avuç zengin ülkeyi en ufak ihalesine kadar yağmalama derdinde.

Mahkemeler adalet dağıtan yerler olmaktan çıktı, iktidarın özel kalemi halinde çalışıyor.

Seçilenler, Kürt illerinden başlayarak, görevden alınıyor. Yerlerine özel odalı kayyumlar atanıyor. Kürt illerinde yapılanlar, rejimin “diğer düşmanlarına” doğru genişletiliyor. CHP belediyeleri dahi güvende değil artık. Rejim kendinden beter bir şeye dönüşmeye başladı. Yüzyıllık sağ ve bonapartist iktidarlarını sürdürme hayalleri için daha ileri hamle yapmak zorundalar.

İşçiler, binbir güçlükle sendikalaşsa bile işten atılıyor. Toplu iş sözleşmelerini engellemek için sendikal süreçler mahkemelerde süründürülüyor. Türkiye tarihinde görülmemiş oranda bir  nüfus artık iş aramayı dahi bırakmış durumda. Gayrı safi milli hasıladan emeğin aldığı pay yerlerde sürünüyor. Tüm ülke sendikasız, asgari ücretli, yaşamdan bıkan insanlar topluluğuna dönüştü.

Bütün bunların arasında, türlü polis operasyonları ile sindirilmeye çalışılan, gözaltına alınan, işkenceye uğrayan ancak teslim alınamayan üniversiteli gençliğin dindirilemeyen öfkesi, mücadelesi bizleri bu buzlu iklimden çıkarıyor.

Bugün 1 Mayısa yaklaşırken, alan tartışmalarının yine temcit pilavına döndüğü bir durum söz konusu. “Her zaman Taksim” diyen ancak ne öncesine ne de sonrasına dair hiçbir hazırlığı, planı olmayan çevrelerle Kadıköy ya da Kartal’ı savunan çevreler arasında polemik, alan tartışması üzerinden sürüyor.

Söylemek isteriz ki, ne DİSK’in Taksim’e çağrı yaptığı yıllarda dahi, bu sefer de koşarak Türk-İş mitingine gidenlerle ne de bir ritüel olarak Taksim’e şunlar geldi, bunlar gelmedi diyen gruplarla da aynı iklimi paylaşmayacağız.

Herhangi bir alan kutsaması ya da maceracı eğilim işimiz değil. 1 Mayısta taleplerimizi en geniş kitlelerle kucaklaştırma eğilimindeyiz. Bu alan kimi zaman metal işçileriyle Gebze olur, kimi zaman petrokimya işçileriyle birlikte Lüleburgaz, kimi zaman beyaz yakalıların en proleterleşmiş kesimleriyle İzmir ya da Balıkesir.

Buna bugün yeni bir kuvvet olarak üniversite gençlerinin mücadelesi de eklendi. Yeni olan bu.

Saraçhane eylemleri devam ederken, nerdeyse kendiliğinden genel grev sloganları atılmaya başlanmıştı. Mevcut sendikalar ise bu taleplere uzak-yakın ne hazırlıkları, ne güçleri ne de niyetleri ile eşlik edebildiler. Son olarak da DİSK koridorlarında gençlerin “pek de muhatap alınmamaları”, onların işçi sınıfıyla buluşmasının önündeki büyük engelleri de tanımasını sağlamıştır.

Bundan daha kapalı iken “1 Mayısta Taksim’e” diyen DİSK yönetimi, kitlesel bir katılım daha da ihtimal dahilinde olmasına rağmen rotasını Kadıköy’e kırdı. Peşinden de bazı sosyalist örgütler-partiler…

Üniversite gençliği içinde, Kadıköy’ü işaret eden partilerin gençlik örgütleri dışında ekserisi ise hala Taksim’de 1 Mayısı kutlamak istiyor. Devletin tek bir müsamaha göstermeyeceği belli olan bu zemine yine de gençler sahip çıkıyor.

Mevcut rejimi geriletmek birlikte başarılabilir. Gençleri muhtemel polis şiddeti ile gövde gövdeye bırakarak ve bu kitleselliği gaz bulutunda boğarak değil. Bunu Kadıköy’de bulunacak hemen herkesin de aklının, kulağının, kalbinin Taksim’deki gençlerde olacağını da bilerek söylüyoruz. Bunun vicdani, politik bir ağırlığı vardır.

Kırmızı Gazete olarak bu 1 Mayısta yerimizi, petrokimya işçilerinin, proleter beyaz yakalıların farklı şehirlere yayılmış alanları kadar, gücümüz elverdiğince de Öğrenci Temsilciler Konseylerinin kararı gereği Taksim olarak görüyoruz. En azından bu dönemde bu arkadaşlarla aynı kaderi paylaşmanın gerekli ve değerli olduğunu düşünüyoruz.

Yazar Hakkında