Bizler nefes alamazken, iktidar ağzımızı açmamıza izin vermemek için elinden geleni yapıyor. Oysa şunu unutmamak lazım emekçilerin örgütlenme, gösteri yapma ve sendikalaşması asla taviz vermemeleri gereken bir haktır!
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim, emekçilerin örgütlenmesi ve eylemleri yasaldır, meşrudur!
Çiğdem Toker, Sözcü Gazetesi’ndeki 29 Mayıs tarihli köşesinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Mayıs tarihinde yaptığı “enteresan” ihaleleri yazmıştı. Habere göre adeta savaş dönemi satın almaları yapan EGM, diğer birçok satın almanın yanı sıra bir milyon plastik mermi için de ihale açmıştı. Ardından sokağa çıkma yasakları sona erdi denilmesine rağmen muhalefet milletvekillerinin tasfiyesinin üzerine başarısız bir hafta sonu yasağı apar topar gündemimize geldi. Şimdi de pandemi boyunca özel izinlerle “üretime devam eden” sanayii kenti Gaziantep’te bir ay boyunca eylem ve etkinliklere yasak kondu. Yasakla aynı gün, 8 Haziran’da, Gaziantep’in Islahiye ilçesinde bir inşaat işçisi asansör halatının kopması nedeniyle ağır yaralandı. Gaziantep aynı zamanda Türkiye’de korona virüs vakaları azalırken hastalığın en hızlı yayıldığı kentlerden biri.
Gaziantep Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, korona virüsün yayılmasının engellenmesi için normalleşme sürecine yönelik alınan tedbirlerin akamete uğramaması, aynı zamanda güvenlik ve istikrarın korunması amacıyla bazı tedbirler alındığı belirtiliyor.
Şurası gerçek ki iktidar “normalleşme” için ne yapması gerektiğinin çok iyi farkında. Fakat bu “yeni normaller” korona virüsün yayılmasını engellemek için değil, içinde bulunduğu derin bunalımdan çıkabileceği ucuz emek cennetini yaratmak üzerine alınan tedbirlerden oluşuyor. Buradaki nihai amaç, daha önce Hakkı Yükselen’in “Yeni Normal Çalışmak Özgürleştirir Mi?” başlıklı yazısında da belirttiği gibi emek-sermaye ilişkisinin yeniden düzenlenmesi. Bu düzenlemeler halihazırdaki kötü çalışma koşullarının can sağlığı tehdidi ile de birleşerek en berbat koşulların emekçilere dayatılmasını gerektiriyor. Tüm bunlar emeğin daha ağır bir disiplin altına alınması anlamına geliyor ve böyle bir ortamda Saray’ın en ufak bir gösteri ya da itiraza dahi tahammülü yok.
Dünyada ve Türkiye’de pandemiden önce başlayan kriz, salgınla birlikte hızla derinleşiyor. Hayat pahalılığı dudak uçuklatırken,emekçiler, eğer henüz işlerini kaybetmedilerse, borçla zar zor ayakta durmaya çalışıyor. Şurası kesin: nefes alamıyoruz. Her 5 kişiden birinin işsiz olduğu ABD’de beyaz polisin öldürdüğü George Floyd’un hakkını savunan milyonlar kendiliğinden bir patlamayla bu boğulmaya karşı durmak için sokaklarda. Bu belki salgın sonrası ilk kitlesel eylem ama kimse son olacağını söyleyemiyor.