2008 yılında işsizliğe paydos diyerek sonunda bir iş bulmuştum. Dostlar sağolsun, onlar aracılık etmese bu işi de bulmak kolay değildi. Bir kargo şirketiydi ve taşeron bir iş olmasına rağmen hemen girdim.
Ancak iş hiç de kolay değildi. Çalışma şartları çok ağırdı. Sabah 8’de başlıyorduk. Bitiş ise belirsiz… Fazla mesailer yetmezmiş gibi, ağır iş yükü belimizi büküyordu. Sosyal hak yoktu ve iş güvenliği rafa kalkmıştı. Çok zor şartlarda çalışmaya devam ettim.
Şartlar canımıza tak etmişti. “Ne yapmalıyız” diye düşünürken 2009 yılında bazı arkadaşlarımız sendikadan bahsetti. Ve onların önermesiyle sendika örgütlenme uzmanlarıyla tanıştık.
Uzmanlar, sendikalı olursak sosyal haklarımızı alacağımızı, mesailerin hem azalacağını, hem de mesai ücretlerimizi tam alacağımızı söylediler. İş güvencesinin de maksimum düzeye çıkarmak için uğraşacaklarını söylediler. Kölelik şartlarından, daha insanca çalışacağımız bir işe geçme hayali bile bizi çok mutlu etti.
Anlattıklarını uzun uzun düşündüm. Zaten kaybedeğim bir şey yoktu. Sendika üyesi olmayı kabul ettim. Benimle birlikte çok sayıda arkadaşımız da üye oldu. Heyecan tüm işyerini sarmıştı. Umut uyanmıştı.
İşveren birkaç hafta içerisinde sendikalı olduğumuzu duymuştu. İspiyoncular vardı aramızda. Üye arkadaşlarımız işten atılmaya başladılar. Umudumuz öfkeye ve mücadele etme duygusuna dönüştü. Atılan arkadaşlarımızı geri aldırmaya kararlıydık. Sendikamız da inancımızı gördü.
Arkadaşlarımızı işe geri aldırmak için iş yavaşlatma ve iş durdurma eylemlerine başladık. Bu süreçte ben de işten atıldım. 150 civarında işçi kapı önünde bekliyorduk. Çadırımız umut ve direnişin çadırı oldu. Yağmur, kar demedik her gün sloganlarla sokağı ısıttık. Polis baskılarına rağmen pes etmedik.
Direniş tam 9 ay sürdü. Bu 9 ayda birlik olmayı ve mücadele etmeyi öğrendik. Ama en önemlisi bizi hiç yalnız bırakmayan ailelerimizin gücünü bir kez daha hissettik. Bu süreçte sosyalist parti ve dergiler, mücadeleci işçiler, çeşitli dernekler yanımızda oldular. Sendikamız da bu süreçte bizi güçlü şekilde destekledi. Direniş boyunca bize her ay 500 tl destek vererek kapının önünde mücadelemizin sürmesini sağladı.
Mücadele azmimiz çok güçlüydü. Ve patronlar pes etti. Zafer bizimdi. Direnen tüm işçiler geriye dönük haklarını alarak işbaşı yaptı. Artık işyerine sendikayı sokmuştuk.
Sendikalı olmak sihirli bir değnek değmiş gibi sorunları çözmeyecekti. İçerde de birliğimizi korumalı ve sendikal haklarımıza sahip çıkmalıydık. Bu da o kadar kolay değildi. İşveren ikramiyeleri, fazla mesaileri ve sosyal haklarımızı vermek istemiyordu. Sendikalı kargo oldukları için zarar ettiklerini söylüyorlardı. Bu nedenle kazanımlar da olsa, TİS süreçleri istediğimiz düzeyde geçmiyordu.
Aras, DHL ve birçok ambara sendika girince durumun değişeceğine inandık. Ve bu şartlarda üçüncü TİS’i yaptık. Görece daha iyi koşullara mücadele ederek gelsek de, ekonomik kriz yeniden şartlarımızı zorlaştırdı. Market, pazardaki zamlarla bizimkiler arasında uçurum oluştu. Ama birliğimiz oldukça bu zorlukları da aşacağımızı biliyorum. İşçi arkadaşlarımla daha güzel günler için birlikte mücadele etmeye devam edeceğim. İşçi sınıfı sendikalı ve örgütlü oldukça daha da güçlü olacağız.