Ben Manisa’da çalışan bir metal işçisiyim. Yaklaşık 6 yıldan bu yana çalışmakta olduğum bir fabrikadan bahsetmek istiyorum. Patronlar emekçilerden çok iş isterler ama hakkını vermezler. Usta kaynakçıya asgari ücreti hak görürler. Kaynakçının yuttuğu zehirli dumanı adeta hiçe sayarlar ama sorsanız kanunları yerine getiriyorlardır. Ama aslında kaynak dumanını çekecek havalandırma zeminini ayarlamamıştır. Fakat işveren için her şey dört dörtlüktür.
Tabii bu koşulları ve ücret sorunlarını gören emekçi çıkış yolunu arar ve bu yol onu sendikaya götürür.
Bunu anladıklarında da işçi kıyımları, baskılar başlar ama yine de yılmaz işçiler, çünkü çıkış yolunun örgütlü bir mücadeleden geçtiğini bilirler. İşte tam da bu durum benim işyerimde de olmaktadır.
Emeğin sömürüldüğü bir düzende değil de evinde huzurlu ve hayat şartlarının daha güzel olduğu bir ortam arayan emekçi işçi kardeşim!
Yalnız her şeyden önemlisi bu düzeni yıkacak tek mücadele işçi sınıfının yapacağı örgütlü bir harekete bakar ama işçi sınıfının bunu anlaması belki de uzun zaman alacaktır. Ama bu uzun uğraşlar elbette meyvesini verecektir.
İşçi sınıfı tutanaklarla, sigara molasında – tuvalette dakika tutmakla yıldırmak, bezdirmek gibi yöntemlere yönelerek kolay yolu seçiyor işverenler. Fakat kalıcı çözüm üretmek nedir bilmezler çünkü onlar yarasalar gibi emekçilerinin kanını emerek geçinmeye alışmış, korkak ve zalim sömürücü kapitalistlerdir.