Kuzey Horasan eyaletindeki lise öğrencileri, internete bağlanmak ve derslerini çevrimiçi olarak indirebilmek için her gün telefonlarıyla bir tepeye tırmanmak zorundadır.
Kürdistan’daki Saqqez’de, bir sınıftaki 30 öğrenciden sadece 12’si ebeveynlerinin cep telefonlarını kullanarak sanal sınıfa girebilir. Tahran çevresindeki ilçelerde, çocukların bir akıllı telefonu olsa bile, bu telefonlar sanal dersleri kullanmayı zorlaştıran düşük kaliteli modeller. Az çok varlıklı bir alan olan Tahran 2. Bölge’de bile, bir meslek okulundaki tüm öğrencilerin sanal sınıfları kullanma olanağı yoktur. Ülkede on beş milyon öğrenci 107.000 okula devam ediyor. Sınıflar küçük veya büyük, karanlık veya aydınlık da olsa, sırada veya yerde de olsalar aynı sınıftaki tüm çocuklar için koşullar aynıydı. Covid 19’un patlak vermesinden sonra eğitim yetkilileri, 107.000 okulun alternatifini televizyon ve siber uzayda sanal olarak yeniden kurmak istiyorlar.
Eğitim Bakanlığı orta öğretim müdür yardımcısı Alireza Kamrei, okullarda müdürlerin ve öğretmenlerin içerik üretmekle görevli olduğunu ve binalarda öğrenci bulunmadığını söyledi. Şimdi birçok öğretmen ve öğrenci, İran’ın genel eğitim sorunlarından ayıramayacağımız geçmişten gelen başarısız deneyimleri, yani aynı sınıfta olmasına rağmen aynı imkanlara erişemeyen öğrencilerin yaşadığı boşluğu derinleştiren eşitsiz eğitimi yeniden deneyimliyor. İran ve Irak arasındaki sekiz yıllık savaşta, roket yağmuru altındaki İran’da okullar kapatılmış ve televizyon eğitimi okulların yerini almıştı. 29 Mart’ta İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı ve Bilim ve Teknoloji Başkan Yardımcısı ile yaptığı bir toplantıda Eğitim Bakanı, televizyonda tüm derslere devam etmenin mümkün olmadığını, 250 dersin ve buna bağlı 1.000 kitabın olduğunu, bu yüzden okulların faaliyetlerini sanal eğitim yoluyla sürdüreceğini söyledi. Ayrıca, sanal eğitim olanaklarına erişimi olan öğrenciler hakkındaki istatistiklere de sahiplermiş.
Eğitim Bakanlığı’nın tahminlerine göre, öğrencilerin yüzde yetmişi internete, cep telefonlarına, tabletlere ve diğer iletişim araçlarına erişebiliyor. Ancak aileden birinin bu cihaza sahip olduğu ve öğrencinin bu cihazı sanal öğrenim için kullanabileceği anlamına geldiği kabul edilemez!.
Sanal eğitimde çifte standart
Sivil toplum okulları büyük şehirlerde çevrimiçi dersler verdiler fakat devlet okullarındaki öğretmenler öğrencilerinin yarısından fazlasını sosyal medyada bulamadılar. Tahran’ın merkezinde, tablet, akıllı telefon, iPad veya dizüstü bilgisayar gibi aksesuarlar bir öğrencinin okul malzemelerinin bir parçası olabilir ancak kenar mahallelere gidildiğinde, bu araçlar ve bu kolaylıklar azalmaktadır. Kazvin’deki bir ilkokulda, öğretmenler birkaç gün boyunca çocuklardan telefonlarına “messengers” kurmasını istiyorlar, ancak çocukların çoğunun akıllı telefonu yok. Bu şehirde dördüncü sınıf öğretmeni ve birlik aktivisti olan biri, düzenlenen sanal sınıflarla ilgili konuşurken “Telegram ve WhatsApp üzerinde bir grup oluşturduk, akıllı telefonları olan çocuklar katıldı. Öğretim yöntemi, dersle ilgili eğitim videolarını bu grupta çocuklarla paylaşmamızdır. Uzman gruplarından aldığımız bu videolara öğretmenlerle birlikte karar verdik. Ama bu süre boyunca çocuklara matematik öğretmedim. Onlar için zor. İlkokulda iki yönlü iletişim olması önemlidir. Bu çocukların sahip olduğu internet, çevrimiçi sınıfı kaldıracak kadar güçlü değil.” Aktiviste göre, bu tür bir eğitim işe yaramazdır ve sadece ebeveynleri ve Eğitim Bakanlığını rahatlatmak içindir.
Saqqez’deki beşinci sınıflardan biri de endişelidir. Okulların artık açık olmayacağını ve aynı sanal eğitime başlamak zorunda kalınacağını düşünüyorlar. Onlar için sanal eğitim, indirilmesi uzun süren ses veya video dosyalarıdır. Bu okullardan birinin öğretmeni Suihki, “Maalesef Kürdistan’da veya yoksun bölgelerin çoğunda sanal veya elektronik eğitim altyapısı yok.” “Belki, kar amacı gütmeyen veya özel okullar gibi az sayıda okul bu tür eğitimleri izleyebilir ama daha büyük şehirlerde öğrencilerin yüksek katılımı ile sağlanan uyum burada sağlanamaz çünkü insanlar ekonomik nedenlerle bu imkanlardan mahrumdur.” dedi.
Eğitime erişimdeki eşitsizlik ortaokul öğrencileri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip. Özellikle de bir veya iki yıl içinde üniversiteye giriş sınavına girmek zorunda olanlar. Tahran’daki Shahriar’da ortaokul öğretmeni olan Jafar Ebrahimi şunları söylüyor: “Öğrenciler için internet üzerinde dersleri ve kaynaklardan bazılarını veya örnek soruları ele aldım, ancak bir kişinin erişimi olmasa bile, bu durumda bile bir ayrımcılıktan bahsediyoruz ”. “Şimdi onlarla ve özel okullarda okuyan çocuklar arasındaki farkı düşünün. Özel okullardaki öğrenciler sadece tüm olanaklara erişmekle kalmaz, aynı zamanda ebeveynleri de bu eğitimin farkındadır. Ancak öğrencilerimin ebeveynleri ya işçi ya da seyyar satıcı ise ne okur yazarlıkları var ne de çocukların eğitimine katılmaya alışık değiller ve ayrıca bunu yapmak için zamanları da yoktur. ” Dedi.
Yoksul bölgelerde eğitim veren diğer öğretmenler, kırsal alanlar da dahil olmak üzere birçok alanda öğrencilerin bir akıllı telefona erişemediğine ve ailelerinin bunları sunma olanağına dahi sahip olmadığını tespit ediyorlar.
“Bazı merkeze uzak bölgelerde de iki kez ayrımcılık yaşıyoruz. Bu alanlarda, bazı geleneksel görüşler nedeniyle, kız öğrenciler siber alana erkeklerden daha az erişim hakkına sahip. Yine, cinsiyet ayrımcılığının olduğu aynı köyde, ekonomik durumu iyi olan kızların daha fazla erişimi var. Yani yoksulluğun etkisi cinsiyet ayrımcılığından daha büyük.” Diye devam ediyor Ebrahimi.
Aileler ve ergenler arasında gerginlik olasılığı
Yeni okul inşaatları için faaliyet yapan ve ülkenin yoksun bölgelerindeki öğrenciler ve okullarla temas halinde olan “İranım” kampanyası, “Mehre Giti” Enstitüsü ile birlikte “Online Okul ” adında yeni bir proje başlattı. Buradaki amaçları, akıllı telefon veya tablet gibi öğrencilerin ihtiyaç duyduğu olanakları sağlamak ve bu erişime sahip olmayan öğrencilere ulaştırmak. Kampanyanın bir üyesi olan Mina Kamran, dijital uçurumun eğitim adaletsizliğini artırdığını söylüyor. “Girişimlerimiz ile, ailelerinde akıllı telefonu olmayan çocukları, lise öğrencilerini ve giriş sınavına yaklaşmış olan çocukları tespit ediyoruz ve daha yoksul illerden çocuklar önceliğimiz.” Dedi. Tüm bu günlerde, ailelerden, telefon bağışı yapmaktan daha çok, çocuklarına telefon verilmesini isteyen talepler aldılar. “Ama yeterli kaynağımız yok. Finansal kaynaklarımızın, telefon ve tabletleri ne kadar karşıladığını görmemiz gerekiyor. ” diye ekliyor.
Yakın gelecekte birçok öğrenci için sanal öğrenme olanaklarına erişimlerinin olmaması aileler içinde gerginliğe neden olacağını gösteriyor. Eğitim Bakanlığı’nın altyapı imkanlarını hesaplamadan eğitime devam etme kararı yüzde on ila on beş oranında azınlık için iyi olabilir, ancak geri kalan nüfus için gerginliğe yol açacağı ise açık. Ebrahimi: “Çocuklar bir akıllı telefona sahip olmak istiyorlar ve Eğitim Bakanlığı’nın bu kararı bunu sağlıyor, ancak birçok aile bu cihazları ekonomik zorluklar nedeniyle sağlayamıyor.” Telefonu olan ailelerin bir kısmı var ki, onların üzerinde telefonların şarj edilmesi bile bu yüke dahil. ” diye ekliyor.
29 Şubat – 19 Nisan tarihleri arasında kapalı olan okullar veya az sayıda öğrenci ile eğitime devam ediyorlar. Öğrencilerin çoğu Newroz’ dan bir ay önce çalışır, (20 Mart) ebeveynler çocuklarının devamsızlıklarına izin almak için teker teker okula gelirlerdi. Şimdi, öğrencileri Newroz döneminde çalışamadıkları ve böylece Newroz kutlaması sırasında giyecekleri kıyafetleri satın alamadıkları için bile üzgünler.