15 Ekim 2019 tarihinde Sebastián Piñera’nın hükümetinin metro ücretlerini artırmasına karşı milyonlarca Şilili, Başkan Piñera’nın istifasını temel talep olarak bayraklaştırarak sokaklara dökülmüştü.
Metro zamları isyanın görünen yüzü olmakla birlikte, kitleleri sokağa döken Latin Amerika’da ve hatta dünyada neoliberal politikaların uygulanmasında bir laboratuar işlevi gören ve Friedman doktrini diye de adlandırılan Şili Modeli’nin emekçilerin, yoksulların, kadınların ve gençliğin yaşamında artık katlanılmaz hale gelmesinin dışavurumuydu aynı zamanda.
Pinochet darbesi ile Unidat Popular / Allende hükümeti döneminde elde ettiği kazanımlar bir bir ellerinden alınan emekçiler için yaşadıkları toprakların ekonomik kaynakları da yabancı şirketlere peşkeş çekilmiş, eğitimden sağlığa temel ihtiyaç ve haklar dahi özelleştirilmiş, gelecekleri belirsiz karanlık bir düzleme sokulmuştu.
İşte on yıllardır devam eden bu adaletsizlik ve eşitsizliğe karşı milyonlarca Şilili sokaklara çıkmış, aylarca süren militanca direnişte bulunmuştu. Gezi Parkı döneminde yaşananları hatırlatırcasına plastik mermi ve gaz fişekleri yüzünden gözünü, bilincini kaybeden göstericilerin görüntüleri meydana gelmişti.
Bugün sokaklar sakinleşmiş görünse de isyanın özgürleştirici ruhunu alan kitleler için yeni bir isyan dalgasının başlaması işten bile değildir. Zira isyana neden olan hemen hemen tüm haksızlıklar hala orta yerde durmaktadır.
Şili’de ne yazık ki kitlelerin militanlık derecesine koşut olarak aynı militanlık ile sokakları fetheden, direnişe önderlik eden Troçkist yoldaşlarımız bulunmakla birlikte milyonlar denizinde küçük birer su damlası olmaları, isyana merkezi düzeyde müdahale edebilmelerini sınırlandırmış bulunmakta idi. Fakat bu kitle seferberlikleri aynı zamanda komünist devrimciler için kaçınılmaz bir zorunluluk olan devrimci parti inşasında önemli fırsatlar da yaratacaktır.
Mahalle meclisleri ve savunma komiteleri çağrısı ile birlikte;
Tüm politik tutsakların özgürlüğünü,
Adaletsizliğe ve hukukta yolsuzluğa son verilmesini,
Herkese nitelikli sağlık hizmetinin bir hak olduğunu (ki pandemi sürecinde ölüm sayısı 15 bin civarındadır- bu sağlık politikalarına dair fikir verebilir)
6 saatlik işgünü 4 vardiyanın hemen uygulanmasını ve tüm işçilerin çalışabilir nüfusa bölünüp, insanca yaşamaya yetecek asgari ücretin sağlanmasını,
Piyasa mantığının kaldırıldığı, emekçilerin ve emekçi çocuklarının yararlanabildiği ücretsiz, nitelikli eğitim hakkını,
Özellikle, onlarca eylemciyi katleden, yüzlercesini yaralayan ve sakat bırakan Carabineros denilen polis gücü mensuplarının yargılanması taleplerini temel alacak bir inşa ve kitle seferberliği gelecekteki isyan dalgalarının devrimci önderlik inşasının manivelası olma ihtimalini göstermektedir.
İşte o zaman türkülerimize giren duvarlarımızı süsleyen şu slogan yeniden doğrulanmış olacaktır:
“Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez!”
Serkan Ulaş