Arjantin; MİLEİ VE KIRILGAN BİR SALDIRI HÜKÜMETİ

Arjantin; MİLEİ VE KIRILGAN BİR SALDIRI HÜKÜMETİ

MURAT YAKIN

Şaşırtıcı sonuçlarıyla Arjantin seçimleri geride kaldı, Javier Milei ve yardımcısı Victoria Villarruel, Yasama Meclisi’nde yeni görevlerini üstlendiler. Merakla beklenen açılış törenine pek çok dünya lideri davet edilmişti, ancak birçoğu törende hazır bulunmadı ve uluslararası katılım bariz bir biçimde sönük geçti. Jair Bolsonaro gibi önde gelen sağcı ve baskıcı liderler, İspanya Kralı 6. Felipe ve Volodymir Zelenski gibi liderler törenin süsüydü. Ancak Gabriel Boric gibi lafta solcu düşüncelere sahip olanların varlığını da es geçmeyelim. Kısa süren tören, “Özgürlük” sloganları ve Sol düşmanı ve ırkçılık kokan sloganlar eşliğinde tamamlandı.

Milei Törenin can alıcı noktasının, kongrenin dışında onu bekleyen kalabalıkları coşturması olacağını hesaplamıştı. Gelin görün ki, kongre binasının içindeki zayıf gücünü dışarıdaki geniş yığınlarla telafi edebileceğini uman yeni başkanı gülünç derecede zayıf bir kitle karşıladı.

Javier Milei, başkan olarak görevdeki ilk konuşmasında, klasik eksenine geri döndü ve Arjantin’de bir enkaz devraldıklarını belirtti. Arjantin toplumuna yapacağı şantajı gerekçelendirirken dayatacağı acı reçetenin, mali uyum, devalüasyon ve ücretlerin dondurulması planının çalışan yığınlarca kabul edilmemesi halinde, ülkede bir hiperenflasyon kaosu başlayacağını vurguladı.  

Yeni başkanın ilk konuşmasıyla açığa çıkan şey bariz bir seçim kandırmacası yaşanmış olduğuydu. Zira Milei, bütün seçim kampanyasını uygulayacağı acı reçete ve kesinti politikaları üzerine kurmuştu. Ama seçim konuşmalarına bakılırsa bu kesintilerin bedeli halk tarafından değil “elit kast’a” mensup olanlarca ödenecekti. Belli ki bu en temel seçim vaadi, göreve başlar başlamaz unutuluverdi. Milei’nin vurgusuna bakılırsa, kapitalistlerin korkmasına gerek yoktu, zira kesinti özel sektöre değil “devlete” yönelik uygulanacaktı. Başka bir deyişle bankalar, IMF politikaları, özelleştirilen şirketler, tarımsal enerji ve gıda şirketleri ve Milei’nin dokunmaktan kesinlikle kaçınacağı çıkar alanları olacaktı.

Arjantin’in yeni Teatcher’i

“Önümüzdeki haftalarda alınması gereken zor kararları ne istiyoruz ne de arzuluyoruz, ancak ne yazık ki başka seçeneğimiz kalmadı. Zor olsa da 100 yıllık siyasi savurganlığın neden olduğu sorunu çözmek için gerekli tüm kararları alacağız…”

Milei ve saldırı hükümetinin sembolünün elektrikli testere olması tesadüf değil. Yeni hükümet önümüzdeki aylarda, daha korkunç bir yıkımdan kaçınmak için “kesinti” sloganına sarılacak. Zira seçim programı emekçi yığınları bekleyen kader açısından son derece açık. Milei’nin İlk hedefi emekli maaşlarına saldırmak ve mümkünse doğrudan kararname ile enflasyon oranında artışlarının önüne geçmek. Ayrıca, vergileri kaldıracağını söyleyerek oy alan bir başkan için ironik bir olsa da arsızca gelir vergisinin kaldırılması konusunda da geri adım atmayı planlıyor yeni başkan.

Milei, şimdiden 300’ü aşkın “reformu” tek bir paket halinde ilan etmiş bulunuyor. Kamu kurumları ve hizmetlerinin özelleştirilmesini hızlandıran, sağlık ve toprak mülkiyeti gibi alanları yabancı sermayeye açan, fiyat kontrollerini, kiraları ve kontratlarda ABD doları kullanımı gibi birçok alandaki bu reformlar hiç şüphesiz yıllardır ekonomik kriz altında ezilen Arjantin halkının daha da ağır koşullarda yoksulluk içinde yaşamasına sebep olacak.

Başkan Milei, şantajını formüle etmek için, neoliberalizm tarihinin en önemli figürlerinden biri olan ve sık sık hayranlık duyduğunu söylediği Margaret Thatcher’ın neoliberal saldırısı için kullandığı veciz sözü bile kendine mal etmekten çekinmiyor; “Alternatif yok”.

Gerçek şu ki, Milei’nin böyle bir politik Şantaj yapması beklenen bir şeydi. Henüz yanıtını bilemediğimiz şey ise, şimdi Arjantin egemen sınıfları adına hayata geçirmeyi vaat ettiği bu planları, önce azınlıkta kaldığı Ulusal Kongre’de, sonra sokaklarda geniş yığınlar karşısında nasıl hayata geçireceği.

Şüphesiz, Javier Milei’nin yeni hükümeti ve onun genel saldırı paketi, ülkenin egemen sınıflarını etkileyen yakıcı bir rejim krizinin üstesinden gelmeyi amaçlayan zayıf bir Bonapartizm girişimi.  Bu girişim aynı zamanda, 2012’de Kirchnerist hükümetlerin genişleme döngüsünün sona ermesinden bu yana yaşanan yapısal krizin doğrudan bir sonucu.

Öte yandan, Milei’nin birçok açıdan kırılgan ve bilinmeyenlerle kuşatılmış hükümeti, şimdi gerçekliğin ağır sınavından geçmek zorunda. Özellikle de Milei’nin yönetimine ” bir gelecek” vermeye istekli egemen sınıf bloklarıyla müzakerelerin sonucunu görmek gerekecek.

Arjantini kuşatan bu çoklu kriz süreci nasıl aşılabilir? Hatırlayalım, Peronist hükümet krizi çözmek için hiçbir şey yapmadığı gibi daha da derinleştirdi, Milei hükümeti ise daha da korkunç bir saldırı için testerelerini bileyliyor. Artık Arjantin’de Bankalar, iş adamları ve çok uluslu şirketlerin çıkarlarıyla emekçi yığınların çıkarları birbirleriyle uzlaştırılamaz bir noktaya sürüklenmiş durumda.

Aslında İşçi sınıfının ve halkın alternatif bir planını hayata geçirmek için önemli bir fırsatla karşı karşıyayız. Başta IMF ve tüm akbabalar olmak üzere sahtekarca halka dayatılan Kamu Borcunun tüm ödemelerini iptal ederek işe başlamak bir zorunluluk. Ülkedeki başlıca şirketleri kamulaştırmak ve onları işçilerin kontrolü altına almak bir diğer tamamlayıcı tedbir olacak. Tek bir ulusal ve kamulaştırılmış bankaya sahip olmak için tüm spekülatif özel bankalara el koymak ülkenin ekonomik olasılıklarını emekçi yığınların ortak çıkarları adına şekillendirebilmek için atılacak bir başka adım.

Dış ticareti kontrol etmek, ülkeden neyin çıkıp neyin çıkmayacağına karar vermek ve böylece dolar kaçışına son vermek sadece ekonomik krizin aşılmasında bir fırsat yaratmayacak ama aynı zamanda toplumun geniş kesimleri adına ülkedeki vampir azınlıkla yolların ayrılmasını sağlayarak ülkenin derin bir nefes alınmasını beraberinde getirecek.

Bugünün görevi, Milei’nin şantajını ve “para yok” yalanının maskesini indirmek ve işsizlik ve kesinti tehdidi altındaki yüzbinlerce kamu çalışanının, sanayi işçilerinin, kadınların ve kuşatma altındaki cinsel yönelim ya da çevre hareketinin “gelecek olana” karşı durmak için mücadelelerini birleştirmelerini mümkün kılacak zeminler yaratmaya odaklanmaktır.

Ayrıca tüm bu yıllar boyunca hem pasif kalan hem de yığınları pasifliğe mahkûm eden sendikal bürokrasiye karşı yürütülecek bir birleşik mücadele planını olmaksızın geniş yığınların zaferi mümkün olmayacaktır.

Arjantin’de yeni hükümet toplumun mutlak çoğunluğuna karşı açıkça bir savaş planı ilan etti. Ancak, Arjantin işçi sınıfı, kadın hareketi ve genç yığınların kararlı ve birleşik hareketi karşısında kırılgan ve dağılmaya açık bir egemen sınıflar hükümeti ile karşı karşıya olacağız. Düğümü çözecek olan, geniş yığınların saldırı dalgasını püskürtebilme kapasiteleri olacak ve kuşkusuz bu dalga yenilgiye uğratılabilirse, bunun Arjantin dışında da hayati sonuçları olacak.

Yazar Hakkında