B. Turgut
Arkasından, asla yas tutmayacağımız bir figür olan Charlie Kirk, Utah’ta 10 eylül’de yaklaşık 250 m. mesafedeki çatıdan açılan tek kurşunluk ateş sonucu öldürüldü. Kirk, varlığı dahi insanlık tarihine utanç veren bir adamdı. “Make America Great Again (MAGA); Amerika’yı yeniden büyük yapalım” hareketinin en önemli figürlerinden biriydi. Trump’ın kazanmasında ve hatta politik hattının inşasında ciddi pay sahibi idi.
Politik bir figür olarak, siyahilere, LBGTİ bireylere, kürtaja, hristiyan olmayanlara ve solculara bitmek tükenmez bir nefreti tüm ülkede gezdiği üniversite kampüslerinde yaymaya çalışan aşağılık bir beyaz ırkçılığının propagandasını yapıyordu.
Vurulma anında, tam da bireysel silahlanmaya dair bir soruyu ukalaca bir üslupla yanıtlıyordu. Ateş eden eylemci bu anı kollamış olabilir. Çünkü, tezine göre, Amerika’daki silahlı saldırıların tamamı hristiyanlara karşı trans bireyler tarafından yapılıyordu. Bu nedenle eşcinsellerin silahlanması derhal yasaklanmalıydı. Daha önce bir podcast yayınında “siyah hayatlar değerlidir= Black Lives Matter” hareketinin oluşmasına kaynaklık eden George Floyd’un uğradığı polis şiddetinden değil, aşırı dozdan öldüğünü iddia etmişti..
Kirk’ün ölümünün ardından, MAGA hareketi onu hızla “siyasi şehit” pozisyonuna yükseltti. Trump, kendisine daha önce yapılan suikast girişimi ile bağ kurdu. MAGA hareketinin sözcüleri, sola ve benzer hareketlere karşı bir “savaş halinin” bu vesile ile başladığını dile getirmeye başladılar.
Dürbünlü tüfekler ve sınıf mücadelesi..
Troçki, 1911 yılında Victor Adler’in isteği üzerine bireysel terör üzerine harikulade bir makale yazar. Makale Avusturya işçileri arasında yaygınlaşan bireysel eylem dalgasına karşı Mücadele adlı gazetede yayımlanmıştır. Makalede şu bölümler nerdeyse zamanlar üstü olarak geçer:
“Orta büyüklükte bir grev bile bazı toplumsal sonuçlara yol açar: İşçilerin özgüveninin güçlenmesi, sendikanın büyümesi ve hatta üretim teknolojisinde ilerleme kaydedilmesi ender görülen sonuçlardan değildir. Bir fabrika sahibinin öldürülmesi ise, polisiye nitelikte bir etki doğurur veya mal sahibinin değişmesi gibi her türlü toplumsal anlamdan yoksun bir sonuca yol açar. Bir terörist eylemin, hatta “başarılı” olanının bile, egemen sınıfı bütünüyle karışıklığa sürüklemesi somut politik koşullara bağlıdır. Her halükârda, karışıklık sadece kısa ömürlü olabilir; kapitalist devlet kendisini hükümet bakanlarına dayandırmaz ve onların ortadan kaldırılmasıyla da yıkılmaz. Egemen sınıflar her zaman kendilerine hizmet edecek yeni insanlar bulacaktır; mekanizma hiçbir zarar görmeden kalır ve işlevini sürdürür.
Fakat bizzat çalışan kitlelerin içinde, bir terörist eylemle yaratılan karmaşa çok daha derindir. Eğer bir kişinin amacına ulaşmak için bir tabanca ile silahlanması yeterliyse, sınıf mücadelesinin çabaları niye? Bir yüksük dolusu barut ve küçük bir parça kurşun düşmanı ortadan kaldırmak için yeterliyse, bir sınıf örgütüne ne gerek var? Bir üst düzey yetkiliyi patlamaların kükreyişi ile dehşete düşürmek mümkünse, partiye niçin ihtiyaç var? Bir kişi parlamento salonundan bakanlık sıralarına kolayca nişan alabiliyorsa, toplantılar, kitle ajitasyonu ve seçimler neden?
Bizim gözümüzde bireysel terör kesinlikle kabul edilemez, çünkü kitlelerin rolünü onların kendi bilinçlerinde küçültür, onları güçsüzlüklerine razı eder, gözlerini ve umutlarını bir gün gelecek ve misyonunu yerine getirecek olan bir intikamcıya veya kurtarıcıya çevirmelerine yol açar. “Eylem propagandası”nın anarşist peygamberleri, terörist eylemlerin kitleler üzerinde uyandırıcı ve canlandırıcı etkisi olacağını savunabilirler. Ancak teorik değerlendirmeler ve politik deneyimler aksini ispatlar. Terörist eylemlerin “etkisi” ne kadar artarsa, tesiri ne kadar büyürse, kitlelerin dikkati o kadar bunlar üzerinde odaklaşır; öz-örgütlülüğe ve öz-eğitime ilgileri o kadar azalır.”
Şüphelinin yakalanmasının ardından, tam da Troçki’nin söylediği doğrultuda gelişmeler bütünü yaşanıyor gibi görünüyor.
Bizde artık kanıksanmış olan, ancak Amerika’da sıklıkla olmayan bir şekilde bir talk show programcısı olan Jimmy Kimmel, saldırıya dair yaptığı bir espri nedeniyle süresiz olarak ekranlardan uzaklaştırıldı. Bunu Amerika’nın RTÜK’ü olan FCC diye bir kurum yaptı. Bu müdahale, medya patronlarının FCC’ye mali olarak bağlı olması nedeniyle, FCC’nin elindeki güç nedeniyle imkanlı hale geliyor.
Amerikan medyasının büyük kısmı bu ve benzeri nedenlerle, Trump’ın arkasında sıraya girmiş görünüyor. Saldırıyı kınamayan siyasi figür kalmadı. “Amerika; şiddete ve şiddet olaylarına izin vermeyen, demokrasiye ve seçimlere önem veren…” falan filan ile.
Oysa ABD, tüm dünyanın çeşitli vesileler ile kan banyosu yapmasına yıllardır neden olan en büyük güç..
MAGA hareketinin çözülüşünden, kültürel bloklaşmaya…
Bu eylem, aslında Trump’a oy veren beyaz işçilerin MAGA hareketinden kopmaya başladığı bir döneme takebül ediyor. Son dönem yapılan kamuoyu araştırmalarında Trump’a verilen destek, vaatlerini tutmadığı, ekonomik resesyonun değişmediği, işsizliğin giderek arttığı ve Trump’ın bir pedofil olan Epstein’ın seks partilerine katıldığı görüntülerinin sızması ile iyice gerilemiş idi.
Trump’ı destekleyen kitleler içinde sınıfsal ayrım giderek derinleşiyordu. Enflasyon büyürken, işssizlik de artıyor idi. Geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 1 milyon kişilik istihdam daralması belirlenmişti. İşçi bulma kurumlarına yapılan başvuru sayısı son 5 yılın en yüksek oranına ulaşmış görünüyor. Gümrük vergilerinin arttırılmasının, asıl olarak İsrail’in soykırımını desteklemek için icat edildiği ve Ukrayna-Rusya arasında vekalet savaşına son vermek yerine, onu klasik ABD politikası ile yeniden dizayn etmek anlamına geldiği MAGA hareketi arasında fiili bölünmelere işaret ediyor idi. Ayrıca Trump, Epstein dava dosyalarının halka açıklanması konusunda verdiği sözden de, hem kendisi hem de başka “derin amerikalıları” korumak amacıyla vazgeçmiş idi.
Şubat ayında CBS tarafından yapılan bir ankette Trump’ın politikalarına desteğin %55’ten, Nisan ayında %27 ye düşmesi de Trump’ın politikalarının beyaz işçi sınıfı arasında hızla yıprandığını gösteren metriklerden biri idi.
Trump etrafında oluşan, hitech patronlar ile beyaz işçi sınıfı arasındaki bir tür sınıflar arası destek koalisyonu dağılıyor idi. Şimdi bu ayrımın derinleşmesi, yerini kültürel kodlara saplanmış bir yeniden karılmaya terk etmiş görünüyor.
Neobonapartist sistemler ve onların inşası için oldukça gerekli bir araç kültürel kod ayrımı. Toplumun sayıca daha az olan herhangi bir bölümü, bu teorilere göre düşman ilan edilip, bir müddet bu retorik etrafında yeni bir bloklaşma hüküm sürüyor. Sınıfsal ayrımların izleri, bu gündem etrafından en azından bir süre siliniyor.
Nitekim, seçimler sırasında Pensilvanya-Butler bölgesinde yapılan ve Trump’ın ucundan yırttığı suikast denemesi, Trump’a olan desteği astronomik olarak arttırmış ve Trump’a hayat öpücüğü vermişti. Tüm muhalefet “şiddete karşı” Trump’ın yanında yer almak durumunda kalmıştı. Yani ABD seçimlerinin sonuçları, Butler’daki başarısız suikast sonrası çoktan belirlenmiş idi.
Şiddetten tiksinen liberallerden ya da sınıfsal menşeili olmayan romantik hümanistlerden elbette değiliz. Terörizm bahsinin kapitalistler için bir grevi dahi işaret edebildiğini biliyoruz. Grevdeki işçilerin ya da geniş kitlelerin seferberliklerinin ve eylemlerinin kendilerini ve grevlerini koruması hatta grev kırıcı işçiler üzerinde “bazı” yöntemleri denemesinin de savunucularından biri olmamız da eşyanın doğası gereği.
Ancak, bunun gibi bireysel suikast eylemlerin, sınıf mücadelesi açısından hayırhah bir sonuç taşımadığını da görmemiz gerekiyor. Ayrıca, sistemin sınıf mücadelesi yoluyla değişimine dair inancın ortadan kalkması bu ve benzeri suikast girişimlerinin ABD’de sayıca artmasının en büyük nedeni olarak görünüyor.
Geriye kalan yegane seçenek, ABD’de de, dünyanın geri kalan her bölgesinde de aynı. MAGA hareketini alaşağı edecek bir devrimci işçi partisinin inşa edilmesi. Bunun için de sürekli ve mücadeleci bir program ve kadroların inşa edilmesi zorunluluğu. Sadece düşmanlarımızı öldüreceğimiz ya da ortadan kaldıracağımız bir silahlanma uğraşı değil.