Durum kötü; tuttukları her şey ellerinde kalmaya başladı. İşler sarpa sarıyor ve Saray rejimi giderek MHP’ye “muhtaç” hale geliyor. MHP’li bir milletvekili, “Ortak kötü durumda!” demiş! “Cumhur İttifakı” bir ara AKP eliyle “Kimselere muhtaç değiliz, çok şükür!” havasında bozulur gibi olduysa da şimdi mecburen kapsam genişletiyor. Başlangıçta 30 büyük şehirle sınırlı ittifak, şimdi “gerekli olduğu durumlarda” ve “şer cephesine” karşı memleketin bütün il ve ilçelerine yayılıyor. Üstelik ayrı ayrı girilmesi kararlaştırılan belediye meclisi seçimlerine de topluca azınlığa düşme ihtimali olan yerlerde ortak listelerle girilecekmiş. Yani “Tarzan zor durumda..!”
Kurt dumanlı havayı…!
Bugüne kadar “İktidar paylaşılmaz” düsturuyla hareket eden bir anlayışın bu kadar “paylaşımcı” bir tutum alması RTE açısından durumun vahametini gösteriyor. Başlangıçta zannedilenin tersine bu ilişkide kaybedenin Bahçeli ve MHP olmadığı ortaya çıkıyor. MHP, hemen hiçbir gerçek sorumluluk almadan, üstelik başta başkanlık rejimi olmak üzere pek çok konuda hazıra konmanın peşinde; kendini “artık kanlı mı olur, kansız mı olur” bir “geçişe” hazırlıyor. Malum, “Kurt dumanlı havayı severmiş!” Eh, hava da epeyce dumanlı sayılır; hem içeride, hem de dışarıda. Ayrıca AKP seçmeninin büyük bir bölümünün “ikinci partisi” veya alternatifi MHP! Yani kriz ve yönetim başarısızlıkları nedeniyle AKP’den kopacak seçmenin büyük bölümünün MHP’ye geçeceği hesabı yapılabilir. Aslında milliyetçiliğin de zirve yaptığı böylesine kriz dönemleri MHP için biçilmiş kaftan! Gerçi elli küsur yıldır gösterdiği onca çabaya ve giriştiği “aksiyona” rağmen hiçbir zaman tek başına iktidar olamasa da bu böyle.
İlginç zamanlar: Nerelerden nerelere!
Memleket epeydir ilginç zamanlar yaşıyor; hem tarihsel, hem de siyasal anlamda. Eski rejimin, gerekli durumlarda “kirli ve karanlık” işlerini de gören “marjinal” ve “radikal” sağ partiler, 90’lardan itibaren giderek “merkezde ” yer almaya başladılar. Aslında bu durum militanlığıyla rejim açısından genelde “tamamlayıcı” bir rol oynayan “milliyetçi-mukaddesatçı” akımın “merkeze” yaklaşmasından ziyade “merkezin” ona yaklaşmasından ve yeni “merkezin” o gericilik ekseninde oluşmasından kaynaklanıyordu. Kürt savaşının da etsisiyle hız kazanan topyekûn gericileşmenin başka bir sonuç vermesi, adına layık bir sol bir alternatifin yokluğunda mümkün değildi. Halkın geniş kesimleri, “demokrat kılıklı” burjuva kitle partilerinden oluşan “eski “merkezin çeşitli krizler ve skandallarla çöküşünün ardından geçmişin dinci ve şoven milliyetçi marjinal sağ akımlarına yönelmeye başladılar. Daha sonra yeni bir rejimin inşasına yol açacak olan süreç böyle başladı. Ancak milliyetçilik babında CHP dahil Türkiye’de burjuva siyasetinin geneli üzerinde etkili olan bu “yeni merkez”, son beş yıllık dönemde ortaya çıkan ve derinleşen krizin giderek daha ağır hissedilen ekonomik, siyasi ve toplumsal etkileri sonucu bugün yeniden o eski rejim dönemindeki “marjinal” özelliklerini ve “asabi” tavırlarını sergilemeye başladı. Bu politika tarzı, bugünkü koşullarda ve iktidarın açıkça gözlenen güç kaybı oranında giderek daha tehlikeli biçimler almaya başladı.
Çatırdama ihtimali..!
AKP-MHP ittifakını, temel unsurlarını yukarıda sergilemeye çalıştığımız perspektiften görmekte yarar var. Bu açıdan bakıldığında, geçmişi 60’ların “Komünizmle Mücadele Dernekleri”ne kadar uzanan “milliyetçi-mukaddesatçı” ittifakın, şimdilik ortak bir tarihsel fırsat yakalamış görünse de, tabiatı itibariyle ciddi bir çatışma ve düşmanlık potansiyelini barındırdığı unutulmamalıdır. Yakın tarihimiz bu düşmanlığın kanlı örnekleriyle doludur. (Özellikle 70’li yıllar) MHP, iktidarın kendisine olan muhtaçlığının farkında olup bu durumdan azami ölçüde yararlanmak niyetindedir. 31 Mart sonrasına ilişkin bazı tehlikeli “fısıltıların” doğruluğunu yanlışlığını bilemeyiz, ancak sürecin bir noktasında bu ittifakın bir yerlerinden “çatırdaması” veya “cayırdaması” ihtimali çok büyüktür…
İktidar “beka” konusunda haklı olabilir!