Hemen her 3-4 ayda bir işçi sınıfının önüne konulan, kıdem tazminatının bir yerlere devri konusunda sendikalar, “kıdem kırmızı çizgimizdir” diyerek eylem kararı aldılar.
Fonda biriken bu paranın akıbeti aslında belli değil. Pandemi döneminde bu fonla beraber işsizlik fonunun da çoktan kullanılıp kullanılmadığına dair ciddi şüpheler oluştu ve bu şüpheler hala giderilemedi.
Oysa kıdem tazminatı paketinde, kıdem tazminatı ile birlikte birden fazla saldırı var. Dolayısıyla sendikalar ve işçi sınıfı sadece kıdem tazminatı tartışmasına odaklanıp, diğer saldırıları gözden kaçırmamalıdır.
Önce kıdem tazminatına dair ne yapmak istediklerini yazalım.
Yeni tasarıda, yani Tamamlayıcı Emeklilik sisteminde (TES), maaştan yapılacak %8,3lük kesintinin %5,3’ünün işveren, %3’ünün de işçi tarafından ödenmesini öneriliyor. Dolayısıyla işçinin maaşı bu oranda düşecek. Bu parayı haksız yere işten çıkarıldığınızda da alamayacaksınız. Ancak 60 yaşından sonra, o da 15 yıla bölünen taksitlerle alabileceksiniz. Yaşamınız devam ederse taksit taksit alırsınız; olur da başınıza bir şey gelir ve ölürseniz de geri kalan parayı kasa (devlet) alacak. Yakınınıza ödenen maaştan da %25 kesinti yapılacak.
Bu paranın tamamını bir daha göremeyeceksiniz, 60 yaşına geldiğinizde peşin almak isterseniz sadece %10’unu alabileceksiniz.
Bu harika(!) tasarıyı elbette, kıdem tazminatında devlet güvencesi geliyor diye de yutturmaya çalışıyorlar.
ISIG meclisi emeklilik çağında hala çalışmak zorunda olan işçiler için bir rapor paylaştı. Bu rapora göre, emeklilik çağında olmasına rağmen, hala çalışan işçiler arasında 2013-2019 yılları arasında iş kazasında ölüm sayısı 1925. Bu işçilerden %50’si, inşaat-taşımacılık gibi daha gündelik kazanca dönük geçici işler arasında çalışanlar. Ölümlerin %97’si bu yaşta ve geçici sürelerde çalıştığı için sendikalı da olamayan işçiler arasında. %19 luk bir oran ise, çalışırken kalp krizinden ölmüş.
Önemli bir nokta daha var, tasarı sadece kıdem tazminatı ile sınırlı değil. Belirli süreli iş sözleşmesi ve hükümlerinde de değişiklikler öngörülüyor.
Buna göre 25 yaş altı ve 50 yaş üstü insanlar için kıdem tazminatını ve hatta SSK hakkını da ortadan kaldıracak düzenleme öneriliyor. Ayda 10 günden az çalıştırılmaları durumunda patronlar SGK primi ödemeyecek; belirsiz süreli iş sözleşmesinden belirli süreli sözleşmeye geçilecek ve sözleşme süresi bitince sözleşme de otomatik olarak sonlandırılacak. Herhangi bir tazminat hakkı vs de olmayacak.
Buna da kısmi çalışma ödeneği adı konuluyor. Kıdem tazminatına vurur gibi yapıp bu belirli süreli iş sözleşmesini yasaya koymak muhtemelen bugün iktidarın oynadığı Ali Cengiz oyunu. Gerçekte istenilen ise, başka bir kızıl elmaları olan çağrılı, geçiçi süreli çalıştırma.
Bu tasarıyı, milli sermayeye destek ve istihdamı garanti altına almak olarak açıklayan saray rejiminin aslında yaptığı, krizin emekçiler aleyhine çözülmesi demek olan bildik patron çözümüdür. Milli olsun olmasın herhangi bir renkten sermaye lehine sunulan çözümün de işçi sınıfı aleyhinde olacağını işçi sınıfı bilmelidir.
Bu tasarıya karşı fabrikalardan güçlü ve örgütlü bir tepki için derhal harekete geçilmeli; mücadele, paketin meclise gelip gelmemesine bırakılmamalıdır. Fabrikalarda sürekli hale gelecek direniş komiteleri, şu ana kadar yapılan protestolardan daha anlamlı ve gereklidir. Bunun yapılması durumunda işçi sınıfının “yeni normal”in koşullarını da belirleyeceği ise açıktır. Bugün bu yasaya ve her türden saldırıya karşı tek çözüm ve tek umut da budur. Gerisi ölümü görüp sıtmaya razı olmak demektir.