Üvey kardeşi Eski Veliaht Prens Hamza bin Hüseyin’in, Ürdün kralı ikinci Abdullah’a yönelik olarak planladığı söylenen darbe senaryosu ve bu gerekçe ile ev hapsine alınması Ürdün siyasi sahnesinin yakın gözlemcileri için sürpriz değil. Ancak bu kez saray yetkilileri tarafından açıklanan sözde komplo girişiminin doğruluğu üzerine tonla şüphe de var.
Aslında bu senaryo, 2011’de Ürdün’de Arap baharının kıvılcımından önce kök salmıştı. Emekli askeri personelin Mayıs 2010’da yaptığı ilk meşhur açıklamadan bu yana, kitleler arasında da bir temenni olarak yayılmıştı. Bu dönemde kralın kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamaları, neoliberalizme doğru ekonomik dönüşüm süreciyle paralel olarak artıyordu.
Ülkenin neoliberal ekonomik dönüşümüne paralel olarak yolsuzluk, Prens Hamza’yı halkın kurtarıcısı olarak çağıran birçok sese kaynaklık ediyordu. Ancak prensin kendisi, işçi sınıfını asla temsil edemeyecek bir kraliyet ailesi ferdidir. Dahası, özellikle orduda hiçbir rolü olmadığı için herhangi bir komploya liderlik etme olasılığı da oldukça düşüktür.
Kriz; komplo değil!
Prens Hamza, kralın, diğer oğlunun lehine onu Veliaht Prens olarak eski görevinden uzaklaştırması sonrasında, ekonomik dönüşüm nedeniyle gücünü kaybetmeye başlayan Ürdün bürokrasisi tarafından Mesih veya başka bir deyişle Haşimi İmamı olarak adreslenmişti. Şimdiki Veliaht Prens olan ve bürokrasi açısından, Ürdün’e karşı yapılmış batılı bir komplonun parçası olduğu düşünülen Hüseyin, burayı ülke nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan Filistinliler için alternatif bir vatan haline getirmeyi tasarlıyordu. Bu nedenle, güvenlik güçlerindeki ikinci rütbelerin, son on yılda Hamza’nın kral olması senaryosu üzerine çalışmasıyla birlikte bu proje, aynı zamanda Doğu Ürdünlülerin büyük çoğunluğu tarafından da aynı zamanda istenilen bir dilek haline gelmiş idi.
Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, Prens Hamza’nın kendisinin bir komplo yönetmesi ihtimalinin düşük olduğu gerçeğini vurgulamak gerekir. “Eski muhafızlar” (bürokratlar) ve neoliberaller arasında oluşan rejim içindeki çatışmanın bir sonucu olarak bu öncü role basitçe yerleştirildi. Dikkate alınması gereken bir diğer gerçek de bu sözde komplo nedeniyle evde tutuklanan tek kraliyet prensi o değil, aynı zamanda Prens Haşim ve ülkeye dönük politikaları en çok etkileyen ülkelerden biriyle (Birleşik Arap Emirlikleri vb.) kişisel çatışması olan Prens Ali de tutuklandı.
Asıl soru, Kral Abdullah’ın 2017’de kardeşleri Ali ve Faysal’ı ve kuzeni Talal Bin Muhammed’i ordudan ihraç etme kararı verdiği göz önüne alındığında, özellikle bugün kardeşlerinin kendisine karşı bir darbe planladığına neden karar verdiğidir. O zamandan beri bu komplo senaryosu masada ve uygulama sürecinde duruyordu demek ki, ne büyük sürpriz!
Kraliyetin korkusu
Kral Abdullah, üvey kardeşi Hamza’nın Ürdün kabileleri ve devlet aygıtları arasında güçlenen imajından korkuyor. Dahası, BAE ve Suudi Arabistan’ın önderlik ettiği bölgesel bloktan giderek daha fazla etkilenen devlet politikaları için kardeşleriyle, özellikle de Prens Ali ile bir çatışma ile karşı karşıya kalmakta ve hızla- nesnel olarak – tek ihtimali olan ve Ürdün Bedevi kültürü ve zihniyetini asla zorlamayacak olan “neoliberal bir diktatörlük” formülüne doğru ilerlemektedir.
Üstelik anti-liberal ve anti-emperyalist bir yaklaşımla dış muhalefeti oluşturan ve ülkede son dönemde yaşanan protestolar için kitleleri seferber etmeyi başaran Ürdün Milliyetçilerinin artan etkisi, özellikle kralın korkusunu artırdı. Bu muhalefet, neo-liberal yozlaşmış bir şahsiyet olarak kabul edilen mevcut veliaht prens Hüseyin’in aksine, onların hayallerinin bir temsilcisi olarak gördükleri Prens Hamza’nın meşruiyetini sürekli olarak talep ediyor.
Bu nedenle kral, kendi aygıtları içinden gelecek herhangi bir alternatif iddiasından kurtulmaya karar verdi. Ayrıca, ülkenin en yozlaşmış liberal isimlerinden birini de tutuklayarak kitleleri bu yönteme ikna etmeye çalıştı: tutuklanması için Arap Baharı gösterileri sırasında halkın çok ciddi talebi olan Bassem Awadallah’I da tutukladı. Üstelik dış muhalefetin sızdırdığı haberde, Ürdün kabileleri tarafından neoliberal bozuk yılanın başı olarak kabul edilen kralın eşi Kraliçe Rania AL Yassen’in de ülkenin güneyindeki bir şehir olan Akabe’de ev hapsine alındığını söyleniyor. Bu tür bir “dengeleme” yoluyla herhangi bir halk öfkesini önlemenin amaçlandığı oldukça ortada; “bir sağdan bir soldan”
“İmam” Efsanesi!
Prens Hamza, kaydedilmiş bir videoyu avukatı aracılığıyla BBC’ye sızdırmayı başardı ve Ürdün halkına ve ülkenin politikalarında etkisi olan batı ülkelerine bir mesaj gönderdi. Dışarıdaki Ürdün Muhalefeti bu video ile kitleleri harekete geçirmeye çalışıyor. Sahne, halk tarafından onları Emevi yönetiminden kurtarmak için çağrılan İmam Hüseyin Bin Ali’nin tarihi İslam hikayesine çok benziyor!
Prens, videosunda kendisine ev hapsi kararını bildiren Ürdün Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Yusuf Al Hunaiti’nin yolsuzluklar, yönetimdeki yetersizlikler ve çöküş için sorumlu kişinin kendisi olmadığını söylediğini söyledi. Prens, kitlelere seslenerek ekledi: “İnsanların devlet kurumlarına olan inanç eksikliğinden ben sorumlu değilim, iktidar sorumludur”. Ayrıca, “Bir politikanın küçük bir yönünü eleştirmek bile güvenlik servisleri tarafından tutuklanmanıza ve suistimal edilmenize yol açıyor” diyerek kralın mevcut politikalarını eleştirdi. “Maalesef bu ülke, tutuklanmadan ve gözaltına alınmadan kimsenin hiçbir şey hakkında konuşamayacağı veya herhangi bir fikir beyan edemeyeceği bir noktaya ulaştı”. Ayrıca, iktidar sisteminin “kişisel çıkarının, mali çıkarlarının ve yolsuzluğunun on milyon insanın hayatından, haysiyetinden ve geleceğinden daha önemli olduğuna karar verdiğini” vurguladı.
Prens, batılı “demokratik” ülkelere bir mesaj olarak şunları söyledi: “Bu haberi, herhangi bir komplonun veya örgütün parçası olmadığımı veya burada her zaman iddia edildiği gibi hiçbir dış destekli bir grubun parçası olmadığımı açıkça belirtmek için yaptım.” “Evimde eşimle, küçük çocuklarımızla yalnızım ve bu kaydı yapmak istedim, böylece burada gördüğünüz şey, resmi çizgi açısından açıklananların gerçeklerin bir yansıması olmadığı tüm dünya açıkça görsün”. Daha sonra Ürdünlü kitlelere doğrudan bir mesajla hitap etti: “Tüm Ürdünlüler, onlara her zaman elimden gelenin en iyisi şekilde hizmet etmeye çalıştığımı hatırlayacaklar”. “Bir araya gelip sesimizi duyurabilirsek durum düzelecek”.
Prens’in sözlerinden etkilenen Ürdün dışı muhalefet, halkın öfkesinin gösterilmesi ve kitlelelerin harekete geçmesi için elinden geleni yapıyor. Yine de halkın yeni lideri olarak Haşimi prensinin iktidara gelmesi için herhangi bir devrimin ateşlenmesi olası değildir. Günün sonunda, prens hala “üst” sınıfa ait bir kraliyet ailesi ferdidir. Üstelik prensi temsilcisi olarak gören Ürdün bürokrasisi, Ürdün’ün emperyalist güçlere tabi kılınması çerçevesinde ve doğrultusunda bizzat ülkedeki kraliyet ailesinin egemenliğini güçlendiren sosyal kesimdi. Bu nedenle, herhangi bir kraliyet ailesi ferdinin, işçi sınıfı için devrimci bir Mesih olarak görmek sadece boş bir efsaneden ibarettir.