Kırmızı Gazete Yayın Kurulu
Dünya savaşları ile biten iki büyük ekonomik buhranın ardından, emperyalist kapitalist sistem insanlığı üçüncü kez buhrana sürükledi. Kronik işsizlik ve hayat pahalılığı tüm emekçileri boğazladığı gibi, açlık ve kıtlık hiç olmadığı kadar yakınımızda. Temel gıda maddeleri ve asgari ihtiyaçlar bile artık lüks! Emekçiler varoluş savaşı verirken, sermayedarlar kendi çıkarları için gezegeni yok etmek üzere. Şirketlerin kârı uğruna doğa talan edilirken, giderek sıklaşan sellerde, yangınlarda, salgınlarda ölüme emekçiler ve yoksul halklar terk ediliyor. Küresel ısınma ve kaynakların geri dönüşümsüz tüketilmesine pandemik hastalıklar eşlik ediyor. İlaç şirketleri salgını bir kâr fırsatı olarak kullanmanın peşindeyken, dünya ölüm ile açlık arasında bir tercihe zorlanıyor. Küresel kapitalizm sıkıştıkça kendi krizini çözme uğruna savaşlar başlatmaktan geri durmuyor. Milyonlarca insan yoksulluktan, savaşlardan, ölümden kaçmak için göç yollarında. Çok uluslu şirketler, finans ve teknoloji devleri tüm insanlığın barış ve varlık içinde yaşamasına yetecek zenginlikleri sömürerek kâbus gibi bir yaşamı bize tek seçenekmiş gibi dayatıyor. Ezilen ulus ve kimliklerin tüm dirayeti ve mücadelelerine rağmen en temel insanlık onurunu bile elde edebilmek büyük bedeller ödemeyi gerektiriyor. Irkçılık ve aşırı sağ arkasına aldığı maddi desteklerle emekçilerin kapısına dayanıyor. Tüm bu yıkımdan çıkar sağlayan emperyalist kapitalist sistemin yıkılması için işçi sınıfının tüm ezilenleri yanına alarak örgütlenmesi ve uluslararası mücadeleyi yükseltmesinden başka çare yok.
Elbette dünyanın her yerinde işçiler, yoksul halklar ve ezilen uluslar, ezilen kimlikler, kadınlar, çevreciler bu yıkım ve talana karşı duruyor. Grev, direniş ve isyan dalgaları bir kez daha kapitalizmin merkezlerinde yükseliyor. Kimi zaman birkaç ağaç, kimi zaman özgürlük, kimi zaman eşitlik, kimi zaman da daha iyi bir ücret için yüz binler isyan ediyor, sokakları ele geçiriyor. Ama tüm bu nehirleri birleştirmek ve kapitalizmin surlarını bir daha yükselmeyecek şekilde yıkıp geçmek gerekiyor. O büyük kavga şimdi, burada!
Yüzlerce yıldır örgütlü ve iktidarda olan burjuvazi de boş durmuyor. Daha fazla asker, polis, milis yaratarak daha fazla silah alıyorlar. Daha güvenlikli binalar, daha yaygın gözetim ağları kuruyorlar. Merkez sağ ve sol hükümetlerin yerini daha otoriter, faşizan hükümetler alıyor. Avrupa’nın göbeğinde Naziler bayraklarını çıkarıyorlar sandıktan. Ama bizleri sindirmek için estirdikleri terör dalgası, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan milyonları durdurmaya yetmiyor, yetmeyecek.
Türkiye’deyse Erdoğan liderliğindeki baskıcı rejim, 20 yıllık yağma ve zorbalıkla emekçileri büyük bir ekonomik krize teslim etti. Yüksek enflasyon, ücretleri gün be gün eritiyor. İnsanlar ısınamıyor, beslenemiyor ve hatta sokağa çıkmaya korkuyor. Bir ay boyunca köle gibi çalışanlar, ayın daha ilk haftasında maaşlarını tüketiyorlar. Erdoğan hükümeti, kapitalistleri koruyor, işçileri, emekçileri sefalete sürüklüyor. Gençler şimdiden işsizlik ve geleceksizliğin boyunduruğunda. Eğitim, sağlık gibi kamu hizmetleri tamamen özelleşmiş, sağlıklı bir toplum yaratma niteliğinden çok uzakta.
Ancak burjuva muhalefet de bu çarpık sisteme son verecek bir programa sahip değil. Bu çürümüş, yama tutmayan sistemin düzelme şansı yok. “Seçimle giderler” diye bizi avutanlar, çarpık sömürü düzeninin koltuk değneğinden başka bir şey değil.
İşçi ve emekçilerse gidişata grevlerle, direnişlerle karşı çıkıyor. Onlarca iş yerinde mücadele ve çok daha fazlasında arayış var. Bu henüz başlangıç! İnsanca, hak ettiğimiz bir yaşamı ancak bir işçi-emekçi hükümeti ile kurabiliriz. Bunca yıl bizi temsil ettiğini söyleyen düzen siyasetçilerinin işleri getirdiği yer ortada. Üretenler iktidar olmadıkça da iyimser olmaya gerek yok. Fakat biz umutluyuz. Bir kenara çekilip karalar bağlamayacağız. Çünkü bizim umudumuz işçilerin yönetimine, iktidarına duyduğumuz inanca ve bunun için verdiğimiz mücadeleye dayanıyor.
Kırmızı Gazete ve birleşeni olduğu Birleşik İşçi Zemini, bu birlik ve mücadeleyi büyütmek için sokaklarda, grevlerde, direnişlerde işçilerle, emekçilerle, haksızlığa uğrayan tüm kesimlerle birlikte mücadele ediyor. Birleşik, çoğulcu bir sınıf cephesini ve sınıf partisini inşa etmek için yürek yüreğe mücadele ediyoruz. Görüyoruz, umut büyüyor, birlik yürüyor. Ve hiçbir mücadele suya yazılmıyor.
Bu karanlığın içerisinden, mücadele ve zafer sloganlarıyla 1 Mayıs’a yürüyoruz. Kitlesel güçlü 1 Mayıs için, tüm işçi ve emekçileri, kadınları, LGBTQ+ bireyleri, gençleri, tarım işçilerini yani sistemin mağduru tüm kesimleri “Ücretlere Her Ay Zam, Her İşyerine Sendika 1 Mayıs’ta Bir Arada” pankartı altında Birleşik İşçi Zemini kortejinde birlikte yürümeye, mücadele etmeye çağırıyoruz.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Birliği!
Yeni Kızıl Ekimlerin Yolunda! Zafere Kadar Sürekli Devrim!