Yeni Vietnam; Gazze. Filistin direnişi ve oyunun kurallarının değiştirilmesi.

Yeni Vietnam; Gazze. Filistin direnişi ve oyunun kurallarının değiştirilmesi.

Yazan : Bissan Edwan Çeviri: Kırmızı Gazete Editoryal

Filistin direnişinin muharebeyi kaybetme ihtimali elbette var ama savaşı şimdiden kazandı, tıpkı altmış yıl önce Vietnam’da olduğu gibi.

Al Aksa Tufanı, Orta Doğu’da oyunun kurallarını ve hem Biden hem de Netanyahu’nun tüm politikalarını değiştirdi. 7 Ekim sabahından bu yana değişmeyen tek bir şey yok. Filistin direnişi Büyük Gazze Hapishanesinin kapılarını açtı. Tüm kısıtlamalar aşıldı, duvarlar yıkıldı ve özgürlüğe doğru koştular. Filistinliler için Filistin’in tamamının kurtuluşuna kadar direniş anlamına gelen bu özgürlük ateşi, Filistinlilerin herhangi bir Ortadoğu denkleminde kolay lokma olmaması anlamına da geliyor. Onlar ne edilgen tutsaklar ne de sadece seyirciler. Onlar elleri boş durmayan özgür ve azimli savaşçılar.

Bu amaçla Filistin direnişi, İsrail işgal devletinin Gazze Şeridi çevresindeki mevzilerine sürpriz bir saldırı başlattı. Direniş, İsrail askeri bölgelerinin kontrolünü ele geçirdi ve yüzlerce İsrail askerini esir almayı başardı ve bugün hala işgal altındaki topraklardan geri aldığı bölgeleri kontrol ediyor, düşmanla kendi sınırları içindeki çatışmaların kapsamını genişletiyor ve Batı Şeria’da ve İsrail’in kuzeyinde Lübnan sınırında birden fazla çatışma alanı yaratıyor. İsrail, Gazze Şeridi’ne yönelik şiddetli saldırısına ve savunmasız Filistinli sivillere karşı izlediği soykırım politikalarına rağmen büyük ekonomik ve askeri kayıplar verdi.

İsrail işgal devleti öncelikle prestijini yeniden tesis etmeye, ikinci olarak da Hamas ve Cihad hareketlerini ortadan kaldırmaya ya da en azından askeri muharip güçlerini sınırlandırmaya çalışacaktır. Bu nedenle, Netanyahu ve aşırı ırkçı hükümetinin temel direklerinin söylediği gibi, Hamas ve Cihad kadrolarını ve halk tabanlarını tasfiye etmek için Gazze Şeridi’ne saldırmayı deniyor.

Amerika Birleşik Devletleri, savaşın yayılacağı beklentisiyle Ford uçak gemisini, beraberindeki savaş gemileri ve nükleer denizaltılarla birlikte göndermekte acele etti. Dolayısıyla, Arap rejimlerine kendisini askeri olarak korumaları için yardım teklif eden İsrail’in, bir orduyla değil bir oluşumla yüzleşmek için ve ancak 24 saatlik bir çatışmadan sonra Amerikan yardımı isteyeceğini kim düşünebilirdi?

Savaşın yayılma yönüne dair beklentilerimiz gerçekleşirse, ki gerçekleşmesi muhtemeldir, sürecin tüm gelişmeleri buna kanıt teşkil etmektedir, sırasıyla; ilk olarak İsrail Knesset’inin Netanyahu’ya Gazze Şeridi’ne savaş ilan etme yetkisi vermesi, İkincisi, Amerika’nın İsrail işgal devletine ihtiyaç duyduğu tüm mühimmat ve silahları tedarik etmek üzere bir hava köprüsü kurduğunu açıklaması. Üçüncüsü, Biden’ın Amerika’nın İsrail’i asla yalnız bırakmayacağını açıklaması. Dördüncüsü, bir Amerikan uçak gemisinin Doğu Akdeniz’e taşınması. Beşincisi, İsrail yerleşimlerinin boşaltılması. Altıncısı, Biden ve yönetim ekibinin Arap ve Filistin sahnesinde etkili olan Arap ülkelerindeki yetkililerle temasları.

Bu gelişme, kanlı çatışmaların genişlemesi nedeniyle daha tehlikeli başka gelişmelere yol açacak ya da bunlarla sonuçlanacaktır. İsrail’in saldırısının işgalci İsrail devleti tarafından ödenecek ağır bir bedeli olacaktır. Bu bedel sadece, ister insan sayısı ister Amerikan askeri sanayi kompleksinin en iyi, en isabetli ve en ölümcül fabrikaları tarafından üretilmiş olan savaş makineleri olsun, kuvvetlerinin kaçınılmaz olarak uğrayacağı kayıplar olmayacaktır.

Savaş, geçen yüzyılın altmışlı ve yetmişli yıllarında olduğu gibi Prens Kane ve Siyonistleri dünyanın her yerinde etkileyecek suikastlar gibi belirli askeri operasyonların yanı sıra Lübnan ve Suriye’yi de kapsayacak şekilde genişleyebilir. Netanyahu ayrıca ileriye doğru koşarak ve İran’a saldırarak kendi iç ikileminden kurtulmaya çalışacaktır. Savaşı kaybetmesine bir tepki olarak Gazze Şeridi’ni yok etmesi, uluslararası alanda hesap vermesine yol açabilir.

Bu savaş, Orta Doğu’da sükunetin güven verici aşamalara ulaştığını birçok kez ilan eden Amerikan diplomasisinin yanılsamasını ve başarısızlığını gösterdi, ancak bu yanılsamalar herkesi bir ikileme soktu ve herkes derken Batılı ülkeleri ve Amerika’yı kastediyorum, tıpkı Avrupa kıtasını eski haritayı yeniden çizmek için Ukrayna savaşına dahil ettiği gibi, İsrail’e koşulsuz Amerikan desteği, İsrail’in Filistinlilere karşı devam eden baskı, etnik temizlik ve katliamlarına destek olarak okunacaktır.

Napolyon “İyi bir şey istiyorsan, onu kendin yap” der ve bu nedenle Filistin direnişi kurtuluş yolunu sürdürmeye kararlıdır. Yani tüm Filistin’i özgürleştirmek, ırkçı işgal politikalarını durdurmak, yerleşim ve toprak gaspını durdurmak, yani Filistin halkına karşı işlenen her türlü apartheid’ı durdurmak.

Tüm bunlar bu savaşta başarılamayabilir, zira sorun modern tarihte yerleşimci-sömürgeciliğin son kalelerinden biri ile yüzleşmek için uzun vadeli bir politika gerektiriyor, ancak Hamas bu yeni savaşı kazandı ve kendisini Filistin halkının tek meşru temsilcisi ilan etti. Hem de Mahmud Abbas hükümeti ve Filistin Yönetimi’ndeki adamlarının her türlü meşruiyetinin ortadan kalktığı bir dönemde. Yerleşim anlaşmalarını ise tarihin çöplüğüne attı.

Hamas ve Filistin direnişi de hem Arap ve İslam dünyasında hem de Filistin diasporasında güvenilirlik ve kamuoyu desteği kazandı. Böylece, başta Mısır, Ürdün ve İsrail işgalini normalleştiren ve onunla işbirliği yapan diğer ülkeler olmak üzere Arap hükümetlerinin, halklarına zulmetmek, onları baskı altında tutmak, aç bırakmak ve yoksullaştırmak için gösterdikleri meşruiyet ve gerekçelerinden vazgeçmeleri konusundaki yetersizliklerini ortaya koydu. Bu aynı zamanda normalleşmeye ve normalleşme treninin durdurulmasına ve İbrahim Anlaşmalarına karşı olan insanlara sadece siyasi düzeyde değil, aynı zamanda ekonomik ve askeri düzeylerde de umut verdi.

Orta Doğu bölgesinde bir şeyler değişti. 7 Ekim olayları savaş kültüründe de derin bir değişim olduğunu doğruladı ve hatta uluslararası ilişkilerde de derin bir değişim olduğunu gösterdi. Tıpkı Vietnam’ın 1960’larda Washington’a karşı yaptığı gibi, Filistin direnişi de şimdi bunu yapıyor ve önümüzdeki günler buna tanıklık etmemiz için yeterli olacak.

Yazar Hakkında