Devrimin Yolu; NİSAN TEZLERİ(*)

Devrimin Yolu; NİSAN TEZLERİ(*)

(*) 27 Nisan tarihinde basılan Kırmızı Gazete 9. sayısında yayımlanmıştır.

MURAT YAKIN

Lenin uzun sürgününden döndüğünde, Rus devriminin yönünü tayin edecek ve diğer Bolşevik liderler için hayli tartışmalı bir dizi tez geliştirdi. İleride “Nisan Tezleri” adını alacak bu formülasyonlar, basit birer direktif ya da politik ezberden çok daha fazlasını ifade ediyorlardı. Lenin Rus devriminin karakterini berraklaştırdığı bu tezleri biçimlendirirken bir yandan da Marksizm adına o güne dek bir deli gömleği işlevi görmüş 2. Enternasyonal’in ekonomist ve aşamacı çizgisinden devrimci bir biçimde kopuyordu. Nisan Tezleri, ekonomik olarak geri kalmış bir ülkede savaşan bir devrimci partinin stratejik rolünü anlamada kilit rol oynayacaktı.

8 Mart 1917 günü inanılmaz bir şey yaşandı; St Petersburg’un kadın tekstil işçilerinin başını çektiği bir isyan patladı. Fabrikalarda sonu gelmez sömürü, cepheden gelen ölüm haberleriyle parçalanan dünyalar, sefalet ücretleri, tüm kaynakların hunharca Çarlık Rusya’sının savaşı sürdürme çabaları için seferber edilmesi, bir somun ekmek için uzun kuyruklarda saatlerce beklemek… Cana tak etmişti artık. Bir türlü durdurulamayan seferberlik dalgası harekete metal sektöründeki erkek yoldaşların da katılımıyla aniden sarsıcı bir grev hareketine dönüştü ve bu hareket başta Vyborg olmak üzere işçi mahallelerinden yayılarak tüm kenti ele geçirdi.

“Kahrolsun çar ve otokrasi!” … Yığınlardan kendiliğinde yükselen bu slogan, kitlelerin acil talepleri olan barış, ekmek ve özgürlüğü elde etmek için bir bayrağa dönüşecekti. İşçiler, karınlarını doyurmak, savaşı sona erdirmek ve özlemini duydukları demokratik özgürlükleri elde etmek için dahi Rus imparatorluğunun üç yüz yıllık köhnemiş monarşik rejimini ortadan kaldırmaları gerektiğini mücadele içinde apaçık görmekteydiler artık.

Nisan Tezleri

Lenin o sıcak ve sarsıcı 1914 yazını Hegel’in Mantık kitabına yoğunlaşarak geçirdi. Büyük bir düşünsel kopuşun eşiğindeydi. Bir yandan dünya kapitalist ekonomisinin eşitsiz ve bileşik gelişmesi üzerine çalışıyor bir yandan da Buharin ve Hollandalı Marksist Anton Pannekoek’in devrimin karakterine ilişkin başlattıkları bir tartışmaya dönük polemikler geliştiriyordu. Aslında Nisan tezlerinin teorik zeminini bu sürece borçluyuz.

Marksist açıdan Ortodoks bir devrim çizgisi nasıl olmalı sorusuyla başlayan derinlikli tartışma ve mektuplaşmalar, ileride “Nisan Tezleri” olarak adlandırılacak yöntemin teorik alt yapısını hazırlayacak ve fakat Rusya’da patlak veren beklenmedik kitle seferberliği ve devrimci durum, teorik tartışmaların hayat ağacının yeşilinde sınanmasıyla sonuçlanacaktı.

Bolşevik militanlar aniden patlak veren “Şubat ayaklanmasının” ilk beş günü boyunca gelişen olaylara aktif ve belirgin bir katılım sergilediler yine de bu sürece parti önderliğinin derin kafa karışıklıkları ve tereddütleri eşlik etti.

Bolşevik merkez yayın organı Pravda, “Başlıca görev […] cumhuriyetçi demokratik rejimin tesis edilmesidir” diye yazıyordu. Partinin yerel yöneticileri için “Sosyalizm için mücadele, partinin daha sonraki amacı” olmalıydı. Bu, özünde 2. Enternasyonal reformizminin geleneksel formülüydü.

Lenin’e gelince, o daha 6 Mart’ta Stockholm’de bulunan Bolşeviklere şu telgrafı iletmişti:

“Taktiklerimiz şunlardır: Yeni hükümete güven ve destek yok; Kerensky özellikle şüphelidir […]. Bu telgrafı Petrograd’a iletin.”

Rusya’da çarlık rejiminin devrilmesiyle sürgünden dönen Lenin, Petrograd’a vardığında, Kamenev, Muranov ve tereddütlü liderliğiyle Stalin’in, biçimlendirdiği bir siyasal perspektifle karşılaşacaktı. Lenin’in yokluğunda Bolşevik parti önderliğine hâkim olan bu eğilim, Menşevik ve SR işbirlikçileri ile burjuva hükümete fiilen destek sunmakta ve adına “devrimci savunmacılık” denilen ve savaşa katılımın sürdürülmesi yönündeki sosyal yurtsever pozisyonu derinleştirerek, partinin sağa doğru savrulmasına yol açmaktaydı.

Nisan Tezleri, özünde  Lenin tarafından gerçekleştirilen keskin ve devrimci bir metodolojik müdahaleydi. Tezlerin yazarına göre, gerçekte proletaryanın üstlenmesi gereken, ancak o sıralarda Ortodoks Marksizm’e sadakatlerini vurgulayan ‘Eski Bolşevikler’ olarak tanımlayabileceğimiz önderliğe kalırsa, “Geçici Hükümet’e “atfedilen politik görevler, ekonomide anti-kapitalist önlemlerin alınmadan hayata geçemezdiler.  Lenin’e göre devrimin bir ‘burjuva demokratik aşamadan’ geçmekte olduğu yönündeki hatalı değerlendirme derhal terk edilmeli, devrimin iç içe geçmiş görevlerinin birbirini tamamladığı bir radikal kopuş perspektifinin benimsenmeliydi. Zira 300 yıllık köhnemiş Çarlık rejiminden ve onun uzantılarından sistem içi bir çıkış mümkün değildi.

Lenin’e kalırsa, Rusya’nın karşı karşıya bulunduğu devrimci görevler – barış- ekmek ve toprağın fethi- ancak Proletarya ve müttefiklerinin alacağı devrimci tedbirlerin hayata geçirilmesiyle gerçekleştirilebilirdi.

Rus devriminin itici güçleri ve doğası üzerine yürütülen bu stratejik tartışmaya Leon Troçki ustaca bir katkı yaptı. Lenin ile aynı bakış açısından yola çıkarak vardığı sonuçlarda daha da ileri gitti. Eğer Rus burjuvazisi çarlığı devirmekten acizse ve yalnızca yoksul köylülükle birlikte işçi sınıfı tutarlı bir devrimci güç oluşturuyorsa, o zaman proletarya bir kez iktidara geldiğinde kendisini demokratik devrimin görevlerinin gerçekleştirilmesiyle sınırlamayacaktı.

Tarım reformu ve toprak mülkiyetinin kaldırılması, iş gününün sekiz saate indirilmesi ve ulusun ekonomik kalkınması, ilhaksız barış ya da ulusal sorunun çözümü ve kendi kaderini tayin hakkı gibi temel sorunlar, Rusya’daki kapitalist rejimin temelleriyle çatışıyordu. Sonuç olarak Rusya gibi bir ülkede bunları çözmekte, pratikte sadece toprak ağalığının ve monarşinin ilgası ile yetinilemezdi, burjuvazinin ve emperyalizm ile kurulu ilişkilerin de alaşağı edilmesi bir zorunluluktu. Rusya’nın geleceğinde demokratik görevlerin gerçekleştirilmesi, sosyalist görevlerle doğrudan ilişkiliydi…

Nisan Tezlerinin partinin yaklaşan devrimde ana yönelimi olması hiç de kolay gerçekleşmedi.

Parti içindeki tartışmalar sertti, zira Lenin partinin ezici çoğunluğuna karşı oldukça uzun bir süre neredeyse tek başına kaldı. Stalin tartışmalardan birinde Lenin’in aklını yitirdiğini bile savundu. Lenin’e bu hayati tartışmada üstünlüğü getiren şey önderliğin devrim karşısında geliştirdiği sağ anlayışa tepkili parti tabanından, özellikle de Bolşevik Askeri Örgütü’nde örgütlenmiş olan partinin genç kanadından gelen stratejik destek oldu.

Aslına bakılırsa Lenin’in Uzaklardan Mektuplardan bu yana ifade ettiği bu pozisyon, onu inanılmayacak kadar kısa bir zaman içinde Troçki ile stratejik bir zeminde birleştiren temel faktör oldu. Geçmişin anlaşmazlıkları süratle aşılacak, devrimin iki ana lideri devrimin izlemesi gereken yol konusunda bütünleşerek Kızıl Ekim’i güvence altına alacak bir önderliğin inşasına girişeceklerdi.

Çoğunluğu kazanan ve onları stratejik dönüşün önemine ikna eden Nisan Tezleri, işçi yığınların aylar sonra iktidarı ele geçirmesini ve yeryüzünün ilk işçi devletinin kuruluşunu mümkün kılan kaldıraçtı.