Bugün (12 Haziran Cuma) Türkiye Futbol Ligleri, itirazlar ve tartışmalar eşliğinde, kaldığı yerden yeniden başlıyor. 19 Haziran itibari ile irili ufaklı iki yüz futbol takımı yeşil çimlerde birbirleriyle ve Covid-19 ile mücadele edecekler.
Benim gibi “beşikten” futbolseverler için futbolsuz hayat gerçekten biraz eksik. Bütün endüstriyel rezilliğe ve siyasi/mafyatik oyunlara rağmen futbol çok seviliyor. Ama bir sürü sorunun yanına pandemi ile yenileri eklendi ve eklenecek. Bu nedenle mesele bizim basitçe sevdiğimiz futbolun çok ötesinde.
Birkaç ülkede de ligler tartışmalar ile başlamış durumda veya başlamak üzere. Beyaz Rusya ligleri ise hiç durdurmadı. Ve birçok takım oyuncusu, çalışanı da bu süreçte hastalandı. Doğal olarak, açılan ve açılacak liglerin çalışanlarında ve oyuncularında tedirginlik var. Türkiye’deki tedirginliğe kulüplerin ekonomik krizi, sponsorluk anlaşmaları, futbol federasyonu ile bahis şirketleri ve yayıncı kuruluş arasındaki çarpık ilişkilerin tartışmaları ekleniyor. Hatta, pandemi bu tartışmaların yanında gölgede kalıyor.
Tartışmalarla Liglere Ara Verildi
Pandeminin hızla yükseldiği günlerde federasyon ligleri durdurmak yerine seyircisiz oynama kararı vermişti. Bu durum futbol kulüplerinin tepkisini çekmişti. Ardından da birçok Covid-19 vakasının, başta Fatih Terim gibi popüler isimlerde olmak üzere, çıkması ile liglere ara verilmişti.
Yeniden başlama kararının ardından futbol dünyasından güçlü bir tepki gelmedi. Bunun en büyük nedeni futbolcuların gelir kaybından korkmaları. Ama itiraz edenler de var. En net tepki ise Sivasspor teknik direktörü Rıza Çalımbay’dan geldi. Çalımbay “Vakalar ve risk devam ederken liglerin başlatılması bence çok büyük yanlış. … Evden çıkmayın, mesafeyi koruyun, maske takın’ deyip sonradan arkadaşları alıp oynatmamız biraz tezat oluyor. Risk tamamen bittikten sonra futbol oynanması gerekiyor. Önemli olan insan sağlığı” diyerek net bir biçimde tavrını koydu.
Tepkiler karşısında Futbol Federasyon Başkanı Nihat Özdemir şöyle diyordu: Takımlar hazırlanırken sık sık test yaparak yollarına devam edecek. Tabii ki pozitif vakalar olabilir. Onları ayıracağız. Yeniden test yaparak yolumuza devam edeceğiz. Yani Özdemir kalan sağlar bizimdir derken, alınan kararın ardındaki tek gerçek neden, futbolda para akışının durmuş olmasıydı.
Duygusal nedenler
Gerçek şu ki, endüstriyel futbol bir süredir sallanıyor. Devasa giderler, dev şirketlerin ayak oyunları, rüşvet ve şike skandalları, futbolcu simsarlığı, kara para aklama ve daha bir dizi sorunla tam bir kapitalist yağma alanına dönmüş durumda. Endüstri ekonomik olarak büyürken, futbol takımları ekonomik krizlerle karşı karşıyalar.
Tüm bu sorunlara ve ekonomik çalkantılara, Covid-19 salgını büyük bir maddi zarar şeklinde eklenmiş durumda. Çünkü bilet paraları, reklam, medya, sponsorluk, logo anlaşmalarından, bahis ve yayın haklarından gelen paraların hepsi kesilmiş durumda. Öyle ki Avrupa Ligleri’nde zararın beş milyar euroya ulaştığı söyleniyor. Türkiye Süper Ligi’nde ise zararın bir buçuk milyar liraya ulaştığı tahmin ediliyor. Türkiye Futbol Ligleri’nin tüm gelirinin dört virgül iki milyar olduğu düşünülürse gelirlerin yüzde yirmi beşi gitmiş durumda. Böyle giderse futbol dünyası tüm futbol çalışanlarının zarar göreceği bir batağa doğru sürüklenecek.
Türkiye’de birçok kulüp zaten finansal açıdan zor durumdaydı. Şimdi daha da zorlanacak. Kulüpler Avrupa Kupaları’ndan menedilebilir ve Trabzonspor büyük olasılıkla seneye Şampiyonlar Ligi’nde yer alamayacak.
Böylesi bir ekonomik darboğazda, Bein Sports’dan gelecek yayın paraları ve Şans Girişim’den gelecek bahis paraları çok önemli. Ligler başlamadığı sürece bu şirketlerden paralar da akmayacak. Bu iki kuruluşun liglerin başlaması için Federasyon’a baskı yaptığı da bilinen bir gerçek.
Bu arada Demirören Ailesi’nin Bilyoner Bahis Şirketi’nin sahibi ve Yıldırım Demirören’in bir önceki federasyon başkanı olduğunu, o dönemin Futbol Federasyon asbaşkanın şu an İddaa’nın başkanı olduğunu da hatırlamakta yarar var. Velhasıl kimin eli kimin cebinde belli değil.
İşte ligler bugün bu tartışmalarla başlıyor. Seyircisiz, tatsız ve spor emekçilerini risk altına alan bir başlangıç. Örgütsüz, sendikasız spor emekçileri sadece birbirleriyle değil, Covid-19 ve ekonomik krizle de karşı karşıya kalacaklar. Hem tribünde, hem sahada örgütlenmenin zamanı geldi de geçiyor…