Kısa Bir Özet
Temmuz 1936’dan Mart 1939’a dek süren İspanya İç Savaşı Avrupa’da yaklaşmakta olan “Büyük Savaş”ın habercisi ve Ekim 1917’de başlayan devrimci dalgalanmanın son perdesiydi. Devrim düşman ordularından önce içeriden parçalanarak zayıf düşürülecek ve yalnız bırakılarak yenilgiye mahkûm edilecekti.
Devrimin Harmanlanışı
1930’larda bir zamanların “Sömürge İmparatorluğu” İspanya eski günlerinden çok uzaktaydı. Sömürgeler, 19.yy bağımsızlık savaşlarında kaybedilmiş, Sanayileşmeye ancak gecikmeli olarak 20.yy başlarında dahil olabilmişti. Asırlardır kraliyet koruması altında süren din adamları ve büyük toprak sahiplerinin iktidarına ek olarak yeni yeni palazlanan bir burjuvazi ortaya çıkıyordu. Diğer yanda da İspanya’nın kuzey ve doğu şehirlerinde çok kısa sürede iyi örgütlenmiş ve mücadeleci bir işçi sınıfı oluşmuştu. Toplumda sınıfsal gerilim arttıkça siyasal-sosyal reform talepleri ve ulusal talepler yerini “devrimci çözüme yönelişe” bırakıyordu.
Asırlardır süren kraliyet, kilise ve büyük toprak sahiplerinin iktidarı 1931 yılında çöktü. Yerine seçilen liberal-cumhuriyetçi iktidar söz verdiği reformları gerçekleştirmenin aksine büyük toprak sahiplerini ve patronları koruyarak toprak işgalleri ve grevlere saldırdı. Böylece halkın güvenini kaybeden cumhuriyetçi iktidarın yerini Ekim 1934’te muhafazakar hükümet aldı ve İspanya’nın kuzeyi Asturias’ta 20.000’den fazla maden işçisinin katıldığı ayaklanmayı katliamlar ve sürgünlerle bastırdı. Yenilgi yılları işçi sınıfına burjuva hükümetlerin ajandası yerine kendi taleplerini hızla yerine getirmeleri gerektiğini bir kez daha göstermişti.
Devrim ve Karşı Devrim
Şubat 1936’da seçimleri Liberal-Cumhuriyetçiler ve Sosyalistlerin “Halk Cephesi” ittifakı kazandı. Bu zaferle milyonlarca işçi ve emekçi, toprak işgalleri ve grevler dalgası ile siyasi mahkumların özgürleştirilmesine girişti. Bu ani dalganın karşısında “devrim” korkusuyla bütün gerici güçler, ordu, kilise ve toprak sahipleri Cumhuriyet’e karşı darbeye girişti. Cumhuriyetçi hükümet darbeden haberdar olsa da teslimiyetçi bir tavır aldı. 17-18 Temmuz’da harekete geçen General Franco hızla ülkenin batısı ve güneyini ele geçirse de 19-20 Temmuz’da Barcelona ve Madrid’de kışlaları kuşatan işçiler teslimiyetçi çağrılara kulak asmadı. Hızla ortaya çıkan “Temmuz 1936 Devrimi” fabrikaların kontrolü, toprak işgalleri ve Franco’nun darbeci ordusuna karşı demokratik halk milislerinin kurulmasıyla darbeci orduyu durdurdu. Tüm dünyadan gelen devrimcilerin katılımıyla oluşan “Uluslararası Tugaylar” ve demokratik halk milisleri, subayların zoruyla toprak ağalarının çıkarına savaşan milliyetçi ordudan daha güçlüydüler.
İspanyol Devrimi bir dönemeçteydi: Örgütlü ve mücadeleci işçi sınıfına rağmen kitlelerin iradelerini yansıtacakları meclisler vekararlı, merkezileşmiş bir önderlik örgütü ve devrimci parti yoktu. Anarşistler ellerinde bulundurdukları tüm askeri ve sosyal güce rağmen siyasal iktidarı daha en başta teslim olmaya hazır cumhuriyetçi liberallere terk ederken, POUM’ da bağımsız ve kararlı bir politika izleyemedi.
Milliyetçi-Faşist ordu Almanya ve İtalya’dan askeri yardım alırken Cumhuriyetçi ordu İngiltere ve Fransa’nın ambargoları karşısında yalnızca Sovyetler Birliği’nden yardım alabiliyordu. Stalinizmin uluslararası karşı-devrimci rolü İspanya’da da ortaya çıkarak devrimin kaderini belirleyecekti. İspanya Komünist Partisi Sovyet askeri yardımıyla gittikçe artan bir desteğe ulaşırken, “Halk Cephesi” politikaları uyarınca Liberal-Cumhuriyetçi hükümetle anlaştı. Özel mülkiyetin korunarak işçileri yeniden fabrikalara ve tarlalara döndürmeye, halk milislerini de merkezi bir şekilde denetlenen düzenli orduya dönüştürmeye karar verdiler.
Mayıs 1937’de Karşı-Devrim harekete geçti. Barselona başta olmak üzere bir çok şehirde Anarşistler ve POUM’ a yönelik saldırılar karşısında şehirlerde barikatlar yükseldi. Bu sırada dahi kararlı bir liderlikle şehirlerde halk desteği sayesinde siyasal iktidar ele geçirilebilir, devrim savunulabilirdi. Fakat Anarşistler ve POUM teslim olma çağrısıyla günler süren çatışmalar ve yüzlerce ölüye rağmen kaybetmedikleri barikatları teslim etti. Devamında bir çok Anarşist ve POUM önderi tutuklandı ve katledildi, halk milisleri dağıtıldı. Araziler ve fabrikalar eski düzene ve sahiplerine dönmeye başladı.
Yenilgi
Mayıs 1937 Karşı-devrimi, Temmuz 1936 Devrimi’ni yok etti. Bu tarihten sonra iki rakip burjuva hizbinin savaşına dönüşen iç savaş tamamen askeri bir rekabete dönüştü. Gittikçe artan Alman ve İtalyan askeri yardımına karşın Sovyet askeri yardımı azalıyordu. Yenilen ve tecrit edilen devrim gittikçe cephe kaybetmeye başladı ve Ocak 1939’da Barselona ve Mart 1939’da Madrid Faşist ordu tarafından ele geçirildi.
İspanya’nın Aynası
İspanya’da yaşananlar 80 yıl sonra bugün hala karşı karşıya olduğumuz sorulara ve ihtiyaçlara yanıt veriyor. Burjuva demokrasisinin sınırları içinde kalma ısrarının demokrasinin savunulmasına değil yıkılmasına yol açtığını görüyoruz. Sınıfsal ve toplumsal çelişkilerin açığa çıktığı dönemlerde kitlelerin iradelerini ifade edebilecekleri meclisler ağı vasıtasıyla ikili iktidarın hızla oluşturulması kitle hareketinin varlığını korumasının ön koşulu haline geliyor. Tüm bu süreci “Geçiş Programı” aracılığıyla yönlendirebilecek merkezileşmiş bir önderlik örgütü, enternasyonalist devrimci parti ihtiyacı da en başta yer alıyor.