Yeni bir polis gücü oluşturuluyor. “Doğrudan merkeze bağlı” olarak Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü adıyla bir birimin kurulmasına karar verilmiş. İçişleri Bakanı’nın ifadesiyle bu, “merkeze bağlı bir mobil çevik kuvvet” olacak. Merkez derken kastedilen elbette Saray, yani Cumhurbaşkanı’nın şahsı!
Belli ki Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, kılıçlı hutbe, hatta doğalgaz bulundu müjdeleriyle işin yürümeyeceğinin farkındalar. Dikişin tutması için daha gerçekçi ve sağlam adımların atılması gerekiyor. Militarist dış politika içeride de bir polis devleti olarak temayüz ediyor. Osmanlıcı heveslerin sadece bir “Hazine-i Hassa” (Örtülü Ödenek ve Varlık Fonu!) ve “Hafiye Teşkilatı” ile sınırlı kalması beklenemezdi; tek adamlığın kaçınılmaz endişeleri bir “Hassa Ordusu”nu da zaruri kılıyor. Yani doğrudan şahsa bağlı ve o şahsın ve temsil ettiği “her şeyin” korunmasına yönelik bir özel güvenlik gücü. Bu öyle “Muhafız Alayı” gibi eski Türkiye’den kalma, kim gelirse onu koruyan bir şey değil. Bu alanda heyecanla beklediğimiz muhtemel yeni “müjdelerin” bir habercisi olarak doğrudan rejimi ve onun gerçek sahibini korumakla görevli bir güvenlik birimi. Diğer resmi ve paramiliter birimlerle birlikte anlamlı bir bütün oluşturacağı kesin.
Daha önceleri birkaç kere, kurulmakta olan yeni rejimin kaçınılmaz biçimde bir çeşit “iç savaş rejimi” olacağını vurgulamıştım. Bu, genelde çıplak anlamıyla anlaşıldı. Oysa bununla anlatılmak istenen daha farklı bir durumdu. Bu tür rejimlerin nüfusun bir bölümünü iç (ve hatta giderek dış) düşman ilan etmeden, onlara karşı bir “düşman savaş hukuku” uygulamadan ve onları denetim altında tutacak çeşitli baskı-şiddet araçları oluşturmadan varlıklarını sürdüremeyeceklerini ve bütün burjuva baskı rejimlerinin aslında şu veya bu biçimde birer “içsavaş rejimi” olduklarını anlatmaya çalışıyordum. Yaşanan süreç budur ve yakın geleceğimize dair uğursuz işaretlerle doludur.
Lukaşenko Yoldaş yolumuzu aydınlatıyor!
Millet olarak bütün bu gelişmeleri garip bir sükûnet içinde izliyoruz. Bunda parlamenter muhalefetimizin büyük rolü var. Zihinler arada bir kuşku bulutlarıyla kararsa da, bu kadar başarısızlık ve rezilliğin ardından Saray’ın kaybedeceği bir seçimin umut ve hayaliyle yaşanıyor. Öyle ki, Belarus Seçimleri Vakası’nı bile asıl konumuz, yani bizim “yeni bonapartist” rejimimizin geleceği açısından tartışamadık bile! Oysa sorunun, öncelikle iki ülkenin benzeyen gidişatları üzerinden tartışılması gerekiyordu. Ancak muhalefet, işin bu yanını görmezden geldi. Elbette bütün umudunu -tabii sandıklara çok iyi sahip çıkılması şartıyla- gelecek seçimlere bağlamış bir muhalefetten daha fazlası beklenemez. Onlar, umut adı altında kendi korkularını halka da yaymakla meşguller ve işin komiği bunu da “demokrasi” adına yapıyorlar. Aksi halde başka demokratik mücadele yol ve yöntemlerini de gösterip önümüze düşmeleri gerekecek. Eh tabii, bu da onlara yakışmaz!
Oysa “Lukaşenko Yoldaş”, taa Belaruslardan bizim Saray rejimine bu işlerin yol ve yordamını; bizlere de çok yakın geleceğimizi gösteriyor. Ders almak gerekli!
Manalı sorular, sağlam garantiler!
Tabii, “Ne yani seçimler olmayacak mı?” veya “Kaybettiklerinde gitmeyecekler mi?” diye manalı sorular soranlar çıkabilir. Cevap verelim: Çok büyük bir ihtimalle seçimler olacak, ancak neye benzeyeceği konusunda emin değiliz! Çünkü gitmemek için her şeyi yapacaklarını biliyoruz. Üstelik bu konuda, “yok artık, o kadar da olmaz!” dışında kimsenin verebileceği bir garanti de yok! Büyük bir ihtimalle yüzde 80’lik bir seçim “başarısıyla” yüz yüze kalmayacağız; seçimlerle ilgili yasal veya yasa dışı ayarların kazanmaya yeterli bir oy oranı hedefiyle yapılacağını düşünebiliriz. Ancak bu yolla alınacak bir sonucun muhalif güçler tarafından sineye çekilmemesi ihtimali nedeniyle caydırıcı bir dizi hazırlık yapılması da şart. Elbette bu hazırlıklar bugünden seçim gününe kadar olabilecekleri de hesaba katmak zorunda. Üstelik Amerikan emperyalizminin muhalefete destek vererek RTE’yi devirme planlarının açığa çıktığı bir zamanda uyanık olmak gerekiyor! Her muhalif eylemin rejime karşı bir “darbe girişimi”, üstelik de bir “Amerikan oyunu” olduğu veya olabileceği düşünüldüğünde iktidarın her türlü tedbiri alması kaçınılmaz. Zaten elde var olanlara ilaveten “Doğrudan merkeze (Saraya) bağlı Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü” de bu nedenle kuruluyor: İç İşleri’nin deyişiyle hem “mobil”, hem “çevik”, hem de “kuvvetli”; Saray’a da bu yakışır. Hayırlı olsun!