Yazan: Ali Büyükdere
İşçi ve emekçilerin kapitalist saldırılara karşı tüm dünyada meydanları talepleriyle doldurdukları 1 Mayıs işçi bayramını geride bıraktık. Pandemi ve yasakların ardından bir arada olmak çok önemliydi. Ancak akılda kalan soruları da dile getirmek gerekiyor. Örneğin politik gruplar veya sendikalar hangi talepleri dile getirdiler, bu taleplerinde ne kadar gerçekçi ve samimiydiler ve bu talepleri doğrultusunda nasıl mücadele ediyorlar? Ya da sadece alanda görsel şov mu yapıyorlar? Politik gruplar ve sendikalar işçi sınıfının gerçek taleplerini dile getiriyorlar mı?
Sanayi havzalarında ezilen ve hakları gasp edilen işçiler, birçok iş yerinde direnişe geçip sendikal haklarını almak için mücadele ediyorlar. Sendikalı oldukları işin işten atılan işçilerin fabrika kapılarında direnişe geçmelerine ve insanca yaşam için verdikleri onurlu mücadeleye sendika yönetimleri nasıl destek veriyorlar? Bu direnişleri nasıl örgütlüyor ve yönetiyorlar? Gerçekte olması gerektiği gibi mücadele ediyorlar mı? Kapıda mücadele eden işçileri desteklemek için gelen siyasi partiler ve kurumlar, gazete ve dernekler işçileri anlıyorlar mı? Gerçekten destek için mi ordalar, yoksa sadece kareye girip çektikleri fotoğrafları kendi sosyal medyalarına paylaşıp kendilerini yeterli mi hissediyorlar? Mücadelelerin neresindeler?
Maalesef sendikalar sınıf mücadelesinin gerisinde kaldılar. Dünyada ve Türkiye’de süren küresel mali krizin bedeli işçi sınıfına yüklenirken ve işçi sınıfı daha da yoksullaşırken, sendikal bürokrasilerin fabrikaları örgütlemek gibi bir niyetleri yok! Ellerindeki mevcut üyeler ve o üyelerden gelen aidatlar kendilerine yetiyor sanırım. Kendi lüks yaşamlarını bırakıp gerçekten mücadele vermek gibi bir niyetleri yok. Hali hazırda fabrika önlerindeki direnişler işçilerin kendiliğinden örgütlenip sendikaya üye olmaları sendikaların çalıştığı anlamına gelmiyor. Tam tersine birçok bürokratik sendika yönetimi, yükselen bu mücadelelerin ateşini söndürerek mücadelelerin kazanım olmadan bitmesine neden oluyor.
Sanayi havzalarında yükselen direnişler ve bu direnişlerin kazanımla bitmesi ve daha da yayılması için siyasi dergi, kurum, dernek ve partilerin desteği gerekiyor. İşçi sınıfının gerçek taleplerini dile getirmesi ve yaygınlaşması için siyasi kurumların mücadelenin içinde yer almaları ve işçilerle birlikte çalışmaları gerekiyor. Yükselen direnişler ve talepleri kendi yayın organlarında paylaşıp, hem işverene karşı mücadelede fiilen işçilerin yanında olmaları gerekiyor. Bir yandan da sendikal bürokrasilere şirin görünmek yerine, sendikalara baskı yapıp onları mücadelelerin kazanımı için çalışır duruma getirmeleri gerekiyor.
Maalesef siyasi dostlarımızın önemli bir kesimi işçi sınıfının verdiği bu mücadeleden uzaklar. Sınıf mücadelesinin yanında olduklarını söyleseler de fiilen aslında sınıf mücadelesinden uzaklar ya da anlamıyorlar. Sadece hali hazırda süren direnişleri ziyaret edip, “biz de bu direnişe gittik, oradaydık.” rolünü üslenmeye çalışıyorlar. Ne mücadelenin içindeler, ne de işçileri anlıyorlar! Reklam ve siyasi olarak bir işçiyi kazanma çalışması genellikle direnişlere faydadan çok zarar veriyor. Yani gerçek mücadeleden uzaklar. Ondan dolayı işçi sınıfına hitap etmiyorlar ve sınıf içerisinde büyümüyorlar. Bazılarının sınıf içerisinde kökleşmek gibi bir derdi de yok.
Başa dönecek olursak birçok siyasi kurum1 Mayıs işçi bayramında işçi sınıfından uzak, sadece kendi gövdesinin reklamını yaptı. Attıkları sloganların ve taleplerin birçoğunun da gerçeği temsil ettiğini düşünmüyorum. Sendikal bürokrasiler de aynı şekilde işçi sınıfının yanında olduklarını söylüyorlar, bundan dolayı alanlarda olduklarını söylüyorlar ama sadece o gün alana geliyorlar. Haricinde sınıf mücadelesinin içinde yer almalılar. Mevcut sisteme, patronlara ve iktidara hizmet etmenin peşindeki sendikalar sürekli teşhir edilmeli, işçi sınıfının derdinde olmayanlar işçi sınıfı saflarından dışarı!