PST-Peru Çeviri: Can Gürola
Hükümeti ele geçirmeye çalışan gerici sağ ve emekçilerin başına bela olan sorunlar karşısında Castillo’nun eylemsizliği karşısında…
Genel Grev!
Hükümetin ve parlamentonun içine daldığı kriz belirleyici aşamalara ulaştı: Yeni bir görevden alma önergesi, Castillo’nun Kongre’yi görevden almasına yol açtı.
Hükümet ve Kongre iki kötü satranç oyuncusu gibi ülkede olup bitenlere bakmaksızın taşlarını hızla harekete geçirdi: Artan yaşam maliyeti, işten çıkarmalar, işverenlerin iddialar karşısında inatçılığı, kırsal kesimde gübre eksikliği, son 50 yılda eşi benzeri görülmemiş bir kuraklık, kadına karşı şiddette tırmanış, beşinci covid dalgası ve daha nicesi… tüm bunlar kırda ve şehirde emekçilerin yaşam koşullarını riske attı.
Kongre’deki sağcı muhalefet Castillo’yu mecliste oylamayla görevden alma, siyasete katılımını yasaklama veya erken seçim yoluyla devirirse işçi sınıfı ve yoksullar bundan hiçbir şekilde yarar sağlamayacağı doğrudur. Fujimorizm ve aşırı sağcı “Porky” ve arkadaşları tarafından silahlandırılan bir hükümetten hiçbir hayır gelmez. Aynı sağ kanat, zaten hırpalanmış haklarımıza saldırmak ve şirket kârlarını garanti altına almak için hükümetin doğrudan kontrolünü istiyor.
Ancak, Castillo hükümetinin bir “halk hükümeti” olmadığını gösterdiği de doğrudur, çünkü seçim kampanyası sırasında- örneğin Kurucu Meclis şöyle dursun- sunulan en asgari değişiklik önlemlerini bugüne kadar ondan kurtulmak isteyen aynı patronları memnun etmek için terk etmiştir. Castillo’nun kendisini açıkça ayrıştıramadığı yönetimdeki yolsuzluk iddiaları karmaşasına değinmiyoruz bile.
Son olarak, hükümetin karakteri hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, birazcık nefes alabilme amacıyla OAS’I kullanarak ABD emperyalizminin kollarına koşmuştur.
Kendilerini ‘halk meclisi’ şeklinde tanımlayan CGTP’nin (Confederación General de Trabajadores del Perú) liderleri ve kendilerine solcu diyen partiler (Komünist Parti – Birlik, Kızıl Anavatan, Yeni Peru, vb.) işçi ve halk tabanlarını yalnızca Kongre’nin eylemlerine karşı seferber etmeye çağırdıkları için yanlış hareket etmektedirler. Bunu yaparken emekçilerin acil taleplerine çözüm bulma mücadelesinden vazgeçiyorlar çünkü.
Sonuç olarak, ekonomik ve siyasi çıkarlarına dokunmadan gerici sağa karşı çıkmanın hiçbir yolu yoktur. Castillo, darbeci sağa karşı çıkmak niyetindeyse, işçilerin ve halkın taleplerini çözüme kavuşturmak için somut önlemler alması gerekecek:
-Maaş ve emekli maaşlarında genel artış. Asgari ücretin, asgari geçim maliyetine eşitlenmesi.
-İş ihtiyacı olan herkes için ücretlerde herhangi bir azalma olmaksızın 4 saatlik bir iş günü.
-Son 3 yılda işten çıkarılan tüm işçilerin işe iade edilmesi.
-Kapatılan fabrikaların işçi kontrolünde faaliyete geçebilmesi için kamulaştırılması.
-Tarımsal sanayi şirketlerinin yoksul köylülüğe dağıtılmak üzere biriktirdiği gübreye el konulması.
-Fakir çiftçilere su getirmek için acil kuraklık planı.
-Devlet tarafından temel ihtiyaçların kırsal kesimdeki ve şehirdeki en yoksul insanlar arasında dağıtılması.
-Akaryakıt ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını yükseltenlere yaptırım uygulanması.
-Madenlerin ve petrol kuyularının millileştirilmesi, bu kaynakların emekçilere dönük eğitim ve sağlık hizmetine sunulması.
Ancak bu şekilde emekçi halkın hükümetle yan yana durmak için gerçek nedenleri olur!
Ancak gerçek şu ki, reformist lider ve örgütlerin işçileri yürüyüşe çağırdıkları yegâne sebepler sözde “demokrasi müdafaası” ve “darbeye karşı olmak” … Sadece patronlar için hakları garanti eden yozlaşmış bir demokrasi için! Castillo’dan “kampanya vaatlerini yerine getirmesini” istiyorlar… 28 Temmuz 2021’deki yemin töreni sırasında pencereden attığı vaatlerini!
Hükümetten bu taleplere sadece itaat etmesini istemek yeterli değildir. Mücadeleci Celima grevi gibi mücadelelerimizi büyük bir ulusal genel grevde birleştirerek, yalnızca darbeci sağı yenmek için değil, kaynaklarımızın ve köylü topluluklarının topraklarının geri kazanılmasının yanı sıra tüm çalışan ve yoksul insanlara iş ve ekmek garantisi verilmesini tartışmak ve taleplerimizi kabul ettirmek için bir Kurucu Meclis talebiyle biz işçi sınıfı olarak sokaklara çıkmalıyız.
Sendika yöneticilerinin böyle bir sorumluluğu var. Büyük bir ulusal genel grev çağrısı yapmayı reddederlerse, aslında “darbeye karşı mücadele” konusundaki tüm sözlerinin laftan ibaret olduğunu göstereceklerdir. İşçi sınıfı ve halk, işçi sınıfının mücadele pankartlarını yükselterek, taleplerimize çözüm isteyerek ve yaşamı duraklatarak, patronların en gerici kesiminin çabalarına ölümcül bir darbe indirecektir ve aynı zamanda bizim taleplerimizin hayata geçmesi için hükümetten somut adımlar talep edecektir.
Ancak, patronların bizi durdurmaya yönelik tüm girişimlerine karşı, temel ihtiyaçlarımızı içeren temel çözümün ancak gerçek bir işçi ve halk hükümeti, mücadele örgütlerimizin hükümeti aracılığıyla sağlanabileceği konusunda uyarıyoruz. Açlığa, işsizliğe, sağlık sorunlarına, eğitime, erkek şiddetine karşı ve yerli halkların ve köylü ve tüm insanların talepleri için, eşit koşullar ve haklar sağlamak için işçi ve halk acil durum planını yürürlüğe koyan bir hükümet.